Bütün ülke kocaman bir şantiye alanına dönmüş falan diye geyikler dönüyor ama gözümle görünce ikna oldum. Geyik değil, baya gerçekmiş. (Bursa ve Eskişehir’den eminim, kalanı tahmin ediyorum…)
Şaka değil ciddi anlamda bütün ülke toz duman içinde. Her köşe başında inşaat yapıldığı için sokaklar falan her yer acaip toz…
Türkiye doğa olarak gerçekten güzel bir yer. Ya da artık ‘güzel yerdi’ mi demek lazım bilemiyorum. Yazıyı “hadi arkadaşlar, herkes elele tutuşsun, hep birlikte doğayı koruyalım, cennet gibi ülkemiz var, kıymetini bilmiyoruz, lay lay lay” kıvamına getirmek istemiyorum ama oraya gidecek diye de endişeleniyorum.
O yüzden bloğun konsepti gereği şehirleşme açısından kısaca Türkiye ve İngiltere’den örnekler verip konuyu kapatıcam…
İlk olarak İngiltere’de kafanıza göre inşaat yapamıyorsunuz. Tamam Türkiye’de de yapamazsınız, bu işin belediyesi, imar kanunları falan var dicem ama bi gülme geliyo. İngiltere’de ise cidden yapamıyorsunuz. Mesela kendi evinizi bahçeye doğru genişletecekseniz bile belli bir limite kadar büyütebiliyosunuz. Daha fazla büyütebilmek için council’e başvuru yapıyorsunuz, 4-5 ay sonra cevap veriliyor. Gelip bi ton ayrıntıyı inceliyolar. Ev benim, bahçe benim kardeşim size ne diyemiyosunuz.
Mesela, bizim komşulardan biri kendi evinin çatı katını odaya dönüştürmek istiyor bunun için gidip belediyeden izin alıyor. Evet, kendi evinin çatı katını… içerden çatı katına merdiven yapıp çatı katını oda haline dönüştürecek. İzin almak için başvuru yapmış, belediye de başvuruyu incelemiş ve sokağa bir ilan bırakmış. İlanda özetle şöyle diyor: “şu numaralı ev çatı katını dönüştürecek. Bir itirazı olan şu tarihe kadar yapsın…”
Türkiye’de ise imar barışı diye bir kavram var. Böyle bir kavramın olması bile başlı başına falso. Gecekonduyu, izinsiz ev yapmayı geçtim, karadenizde dere kenarına 7 katlı ev yapılıyor, İstanbulda şehrin göbeğine izinsiz gökdelen yapılıyor ülkede ya. Sonra ‘imar barışı’. Bu nedir ya?
Bu ikonik binayı bildiniz di mi?
Türkiye’de kentsel dönüşüm meselesinin nasıl yanlış anlaşıldığını da örneklerle karşılaştırayım. Aslında yanlış anlama yok. Adı kentsel dönüşüm koyulmuş ama içi gayet betonsal ve rantsal dönüşüm olmuş.
Bursa’da FSM bulvarı denen bir cadde var. Bu caddenin yaklaşık 25-30 yıllık bir geçmişi vardır. Gayet işlek bir cadde, üzerinde kafeler barlar falan var. Kentsel dönüşüm piyangosu Bursa’daki çok çok daha eski ve düzensiz mahallelere vurmuyor ama nedense(!) nispeten yeni ve hiç gereği olmayan FSM bulvarına vuruyor.
Piyangonun buraya vurmasının nedeni ise caddenin potansiyeli. Bu cadde üzerindeki apartmanlar yapılırken çoğu bahçeli yapılmış. Binalar birbirinden ayrık ve sitelerin içinde hep ağaçlar falan var. Bu binaları yıkıp yenilerini dikerken (hani kentsel dönüşüm yapıyoz ya) bir şekilde bu bahçeler unutuluyo…
Örnek 1 ->
Bakın bu resim google maps’ten Ağustos 2017 tarihli… Bir katı dükkan olmak üzere toplam 5 katlı apartmanlar, apartmanların etrafında avuç içi kadar bahçe ve 3-5 ağaç var. “Yetmez ama evet” deyiminden hiç hoşlanmıyorum ama bu duruma uyuyor.
Bu resimde ise bu sitenin yerine yapılacak modern projeyi görüyoruz: (Ne de güzel çizmişler bilgisayarla)
Bahçe, yeşillik falan gitmiş. 2 katlı dükkan üzerine 8 kat ev, toplam 10 katlı binalar dikiyolar. Lütfedip dükkanların önüne saksıda bitkiler koymuşlar. Bir de yeşil gözüksün diye balkonlara sarmaşık falan koymuşlar 🙂 (Çevrecinin daniskasıyız stayla)
Örnek 2 ->
Bu resim de Ağustos 2017… Yukardaki caminin tam karşısı… Resimde işaretlediğim 3 apartmanlık siteyi de yıkmışlar. Resimde çok belli olmuyor ama binaların arasındaki yeşillik, ağaçlar falan görünüyor en azından.
Buyrun bu da en son google görüntüsü… Dümdüz arazi… (Bonus: sağ taraftaki siteler de yıkılmak için boşaltılmıştı…)
Buraya nasıl modern bir sanat eseri dikileceğini az çok gözünüzde canladırabiliyorsunuzdur.
Sonra niye trafik oluyor, niye yağmur yağınca sel oluyor…vs…
* Bunlar yeni değil, ben Bursa’dayken yapıldı ama bir Toki simgesi olduğu için burada bahsetmeden geçemedim…
Bilen bilir, resimdeki sanat eserleri Bursa’da yapılan Toki efsanesi. Orhan Veli’nin “Gemlik’e doğru denizi göreceksin sakin şaşırma!..” dizelerini “Bursa’ya girerken Toki’yi göreceksin şaşırma!” şekline çevirten şaheserler.
Örnek İngiltere ->
Bir örnek de buralardan vereyim. Yanlış anlaşılma olmasın, burada mükemmel yapıyorlar bu işi demiyorum. Ama çevreye, dokuya falan biraz daha saygılılar en azından…
Bizim mahallenin merkezi bir yerinde – hem de en merkezi yeri diyebiliriz – hastane vardı. İki sokak öteye yeni ufak bir hastane binası diktiler. Bu merkezi binayı yıkıp tekrar yapıcaz dediler.
Eski hali böyleydi…
Buranın tam yanında pazar yeri, restoranlar, cafeler, barlar falan var. Yani burası AVM, dükkan falan yapılsa kazanılacak rantın haddi hesabı yok. Ama adamlar burayı “community health center” (halk sağlık merkezi) yapıcaz dediler. Bir de üstüne mahalledeki kütüphaneyi falan da buraya taşıyıp farklı bir çekim merkezi haline getireceklermiş.
Bu arada kütüphanede sadece kitap ödünç aldığımız yer değil. Özellikle çocuklar için kitap okuma grupları falan bir çok aktivite yapılıyor, yaşlılar için bilgisayar, tablet kullanımı kursları gibi şeyler yapılıyor. Kütüphane buraya taşınınca akşamları ve Pazar günleri de açık olacakmış.
Evet, aynı şeyi düşünüyoruz (di mi?) Halbuki barok tarzda bir opera binası, altında dükkanlar, Saray Muhallebicisi falan yapsalar çekimin kralını görürler ama bilmiyo adamlar işte… Mis gibi AVM yapılacak yere kütüphane falan yapıyolar…
Bir de eski binayı yıkmak için orjinal tarihi hastane binasının korunması lazım gibi bir kural koydular.
Onun için beyaz kapılı olan ufak tarihi bina ‘aynen’ geri inşa edildi.
Ayrıca kentsel dönüşüm yaparken kat sayısını yanlış saymadılar 🙂 3-4 katlı binalar vardı, yerine yine 3-4 katlı bina diktiler. Otopark vs.. için sanırım yerin altına 2 kat indiler ama…
Yeni hali gayet güzel oldu bence…
Bonus:
Buranın inşaatını da böyle takip etmiştik…
Oğlan burada büyüdü ama inşaat/vinç gördü mü dayanamıyo – kan çekiyo tabi 🙂