İngilteredeki çöp ve geri dönüşüm kültürü, çöpe atamadığınız eşyaların TIP’e atılması ve Manchester’da Türk ürünleri satan Venüs market.
İngiltere’de çöplerin atılması ve geri dönüşüm konusunda farkındalık çok yüksek. Bunda gayet sağlam cezaların varlığı da etkili fakat bu işi cidden kültür olarak oturtmuşlar. Herkes çöpünü düzenli bir şekilde atıyor.
Genel olarak her evde / binada 4 değişik çöp kutusu var. Sanırım bunların rengi ve içlerine ne atılması gerektiği her şehirde aynı değil. Manchester – Trafford’da bu kutular gri, siyah, mavi ve yeşil.
Gri – Genel ev atığı
Siyah – Cam, plastik, metal
Mavi – Kağıt
Yeşil – Bahçe(çimen, dal, yaprak…) ve yemek artıkları. Belediye, bu çöp kutusu için özel plastik olmayan, doğada çözünen çöp torbaları dağıtıyor.
Çöpler bizim bölgede her Pazartesi sabah toplanıyor. Bütün kutular aynı hafta toplanmıyor. Çöpçüler her hafta değişik çöp kutusu için geliyor. Sadece yeşil çöpçüler her hafta geliyor. Yemek artığının koku, böcek yapmaması için heralde. Diğer kutuların Gri-Mavi-Gri-Siyah şeklinde bir periyodu var. Gri kutu iki haftada bir, mavi ve siyah ise ayda bir toplanıyor.
Çöp kutularını yol üzerinde çıkarmak sizin göreviniz. Çıkartmazsanız, toplamazlar.
Kapağı kapanmayacak şekilde doldurursanız, toplamazlar. Bir de uyarı notu bırakırlar.
Çöpleri ayırmaz, mesela her şeyi gri’ye koyarsanız ve farkederlerse uyarı notu bırakırlar.
Kutunun yanına poşetle çöp bırakırsanız… tahmin ettiniz, yazmama gerek yok…
Böyle bir çok kural var. Pazartesi sabah çöpçüleri görürsem sakata gelmiyelim diye asker selamı verip geçiyorum… O derece disiplinliler çöp konusunda…
TIP (Bahşiş olan değil, geri dönüşüm tesisi olan ‘tip’)
Çöp kutusuna sığmayan büyük çöpleri, mesela eski koltukları çöpe atayım derseniz, TIP denilen geri dönüşüm tesisine kendi imkanlarınızla götürmeniz gerekli. Fotodaki gibi bir sürü konteynir var. Atacağınız çöpleri ayrı ayrı atıyorsunuz. Hatta işe yarar, kullanılabilir mobilyalar falan ayrı kapalı konteynıra konuluyor.
Evde, garajda genel bir temizlik yapınca 1 araba dolusu çöp götürdük tip’e. Acaip düzenli tesis yapmış adamlar. Geliyosun, çöpünü ilgili yerlere atıyosun gidiyosun. Tıkır tıkır çalışıyo…
Ayrıca işe yarar eşyalar yardım kuruluşlarına da verilebiliyor. Mesela eski kondisyon bisikleti… Satmaya kalksan ayrı bir dert… British Heart Foundation’ı aradık, eve geldiler. Alıp götürdüler bisikleti, karşılığında mağazalarında kullanılmak üzere indirim kuponu verdiler…
Venüs market
Daha önce bir yerlerde okumuştum ama unutmuştum Venüs marketi. Oy kullanmak için Edinburg’a beraber gittiğimiz arkadaşlar hatırlattılar. Gerçi beyaz peynir konusunu ASDA’dan çok kolay bir şekilde çözdüğüm için o konuda kafam bir hayli rahat 🙂 Venüs marketten de sucuk konusunu çözdüm iyi oldu.
Marketin bir bölümünü restoran yapmışlar. Döner, kebap, pide falan var. Gittiğimde aç değildim, yemedim ama bir ara denerim…
Markette reyonları gezerken kendimi BİM’e girmiş gibi hissettim. Ürünlerin çoğu Almanya, Hollanda menşeili olduğu için markaların hiçbiri tanıdık değil. Ayrıca bu ürünlerin hedef tüketici kitlesi orta doğular olduğu için bir sürü arapça yazı var ambalajlarda.
Tanıdık markalar olarak sadece Pınar peynir, Ülkerin bisküvileri ve tekel reyonu (Rakı, Efes, Buzbağ… 🙂 ) var.
Efe Paşa diye sucuk markası görünce onu aldım mecburen…
Aylar sonra sucuklu yumurta yanında beyaz peynir yedim rahatladım…