Tatil için Türkiye’ye geldiğimiz gibi havaalanında araba kiralama şirketinden “Türkiye’ye hoşgeldin!” tokadı yedik…
Daha önce Türkiye’de araba kiralama deneyimim olmadı denecek kadar az. Araba kiralama şirketleri ile İngiltere’de muhattap oldum ve şimdiye kadar hiç bir sorun yaşamadım.
İletişim sayfasından arada bana sorular geliyor. İngiltere’ye tatile gelecek bir kaç kişi araba kiralama tavsiyesi sorup, blogda da yazdığım Greenmotion şirketi ile hiç sorun yaşayıp yaşamadığımı merak etmişti. Açıkçası bir çok şehirde şubesi olan, hafiften kurumsal görünümlü herhangi bir araba kiralama şirketi ile kaza/hasar harici ne gibi bir sorun yaşanır ki diye düşünüyordum. Ama henüz Türkiye’de Avec Car Rental ile tanışmamıştım 🙂
“Avec Car Rental” (www.aveccarrentals.com) dan 1 ay önceden, parasını ödeyerek (bakın rezervasyon bile değil, 1 ay önceden online para ödeyerek) OTOMATİK vites araba kiraladım. Cuma gece 12’de havaalanında ofislerine gidince görevli arkadaş elimizde otomatik araç yok manuel vericem dedi. Sorun şu ki ben manuel vites araba kullanamam
Ben manuel vites kullanamam diyince adam “hiç mi kullanamazsınız?” diye sordu… Böyle soru mu olur ya? 🙂 “Evet ya, biraz kullanabiliyom… 1,2,3 var ama 4.vitese geçemiyom, 30km/s ile gidebiliyom anca” dememi mi bekledi ki?
Tamam kiralama koşullarında “… o an elimizde yoksa muadil veya benzer araçlar teslim edilebilir…” falan yazıyor ama manuel araba ile otomatik araba herkes için birbirinin muadili değil. Özellikle müşteri kitlesi içinde yabancı turistler varsa. Mesela Avrupa’da ve ABD’de otomatik ve manuel vites ehliyeti farklı. Otomatik ehliyeti olanlar manuel araba kullanamıyor. Binek araba ehliyeti olan birinin otobüs-tır kullanamaması gibi.
Manuel vites araba kullanmak nasıl bir zevktir?
Bu ne çeşit bir fantezidir ya? Mazoşist misiniz siz kardeşim? Debriyajyı yavaşça bırakıp, gaza bas. Ama dengeyi tutturman lazım yoksa stop eder. Az biraz hızlanınca tekrar debriyaja bas, 2.vitese geç, sonra 3,4 falan… Durmak için bütün işlemler tersten tekrar. Kırmızı ışıkta durdun, boşa al. Sarı yandı 1’e tak, az ilerle 2’ye al… Olm araba mı kullanıyoz, ayaküstü atom mu parçalıyoz ya…
Tamam yıllar önce öğrenmişsinizdir, artık düşünmeden bu hareketleri yapabiliyosunuzdur falan ama sonuçta süper gereksiz bir şey ya. En azından bayırda durunca el freni falan çekip aksiyon yapmanız lazım. Tamam eskiden otomatik araba daha çok benzin yakar gibi olay vardı ama geçti o devirler. Şu an otomatik vitesler herkesten daha ekonomik kullanıyodur.
Yok efendim arabayı kullandığımı hissedecem de, vites geçişini hissedecem… bidi bidi… O zaman arabaya binerken de kapıyı kumandayla açma, anahtar sokup aç. Kapı açtığını hisset. Hatta kesmezse diğer kapıların kilitlerini içerden elinle kaldır… Biz çocukken öyleydi… Sonra tuşa basarak arabayı çalıştırmak nedir ya? Anahtarı çevirip arabayı çalıştırdığını hissedecen… Manuel vitesle araba kullandığını hissedecekmiş…
Eyyyy manuel vites tercih eden sürücüler!
Liseli misiniz olm hepiniz? Havanız kime? Yaptığınız muhafazakarlığın daniskası işte 🙂
2018 yılında manuel vites araba üretmenin bir mantığı var mı ya? Son model bilgisayarın Windows 98 yüklü gelmesi gibi bir şey !
İngiltere’de ehliyet almadan önce bi gaza gelip manuel vites ehliyeti alayım diye 3 saat ders aldım. Ama sonra hızlıca İngilliz ehliyeti almam gerektiği için vazgeçtim. Sadece otomatik vites araba ehliyeti alıverdim. Bu maceramı “Ehliyet alma işlemleri” yazımda anlatmıştım.
Neyse, Cuma gece 12’de ailecek havaalanındayız, Kuşadasına 1 saatlik yol var, nasıl gidecez? Adam diyor, 2 gün sonra otomatik araç gelecek değişim yaparız. Tamam yaparız ama ben manuel araba kullanamam güzel kardeşim diye izah ediyorum. Bu sırada diğer kiralama şirketlerine 2 günlük otomatik araba soruyorum, onlardan ayarlayıp bunlara ödetirim diye düşündüm ama hiçbirinde yok. Haftasonu olduğu için bazılarında araba bile yok… Ki bu sırada adam bu şekilde ödeme yapamayız falan diyo ama arabayı bulursam o konuda tartışmayı bilahare yaparız diye o sırada pek takmıyorum…
Orada 1 saat falan harcadık heralde. Bir yandan adam mahçup bir şekilde benim suçum yok, sistem/merkez stok yönetimini yapamıyor, hep böyle sorun yaşıyoruz falan diye bana açıklama yapıyor. Bana bahane değil araba ver diye kafa göz giresim var adama ama o an sinirlenmek ve kavga etmenin hiç bir yararı olmayacağı için sakin durmaya çalışıyorum. Müdür ile konuşayım, yetkili birileri ile konuşayım falan diyorum ama o saatte kimse yok. Müdürün cep telefonunu ver falan dedim vermedi…
1 saat sonunda adrenalin yükselince yapacak bir şey yok, ver madem manuel arabayı bir şekilde kullanacam Kuşadası’na kadar dedim. Otoparka gittik aldım arabayı. Otoparkta bir iki defa dur kalk yaptım, oldu. İyi dedim, tamam, bir şekilde gideriz.
Ve yolculuk başlar…
Otopark çıkışında kart okutup bariyeri kaldırmak gerekli. Bir klasik olarak kart okutma cihazına uzak kaldım 🙂 Camdan uzanıyorum ama kolum yetişmiyor, daha sonra cihaz kartı okumuyor falan… Bu sırada arkama bir araba daha geldi. Bir de tam o kısım biraz geriye doğru eğimliymiş, arabayı ilerleticem derken geriye kayıyor. Arkadaki öküz uğraştığımı görüyor ama korna çalıyor. Bu sırada kulübeden görevli geldi yardımcı olayım diye kartı okutup bariyeri kaldırdı. Ben el freni ile kalkış yapayım dedim araba birden fırladı, bana yardımcı olan görevliyi bir zıplattım – ezecektim adamı
Eşim o an haklı olarak bi korktu. Bence bu araba ile gitmeyelim, güvenli değil falan dedi ama adrenalini bünyeye almışım bi kere. Dedim dur dur 5 dakkaya alışırım 🙂 Bir de, gece 1’de yollar boştur, dur kalklarda stop ede ede giderim diye düşündüm. Ki öyle de oldu. Yollar boş olduğu için sadece ışıklarda ve benzincide durdum.
Ayrıca araba stop edince stop-start özelliğinden dolayı kendiliğinden tekrar çalışıyor. Onun için tekrar anahtar çevir, arabayı çalıştır falan vakit kaybı olmuyor. Araba hemen “haydi bir daha kalkmayı deneyelim” diyor saolsun…
Kendimce gayet iyi bir iş çıkararak Kuşadasına vardık. Hatta çok yüksek eğimli bir bayırda dur kalk yaparak otelin arka sokağına ulaşıp park ettim falan yani… o derece 🙂
Ama sonuçta hayattan tiksindiren sürüş deneyimimden sonra Cumartesi günü sakince düşününce Pazar gündüz vakti trafik varken tekrar İzmir havaalanına gidemeyeceğimi anladım. Adrenalin de bi yere kadar 🙂
Şirketi aradım, Pazar günü araba değişimini Kuşadasında yapalım dedim. Telefondaki kişi müdür ile konuşacağım ve ayarlamaya çalışacağım dedi. Ama akşam tekrar teyit için arayınca bu sefer öyle bir hizmetimiz yok, eleman yok… bıdı bıdı… En son müdürünün numarasını ver, onunla konuşacağım falan dedim ama veremeyiz dedi.
Baya sinirlendim. Evet. Ben. İnanmazsın, baya sinirlendim. Sinirlenince vücut ısım yükseldi, onun için iki bira içtim, biraz serinledim…
Sonra çok kral bi arkadaşımla konuştum. Adam öyle kral bi insan ki, o an tatilde ve Pazar günü Bodrum’dan İzmir’e bir arkadaşımızın karavanını almaya geçecekmiş. O kadar kral bi insan olduğu yetmezmiş gibi bir de otomatik arabası var.
Pazar günü öğlen 5. günün şafağında doğudan beliren Gandalf gibi geldi adam. Arabaları değişip İzmir havaalanına geldik. Sonra onlar yola devam etti biz de manuel arabayı otomatik ile değiştirip Bursa’ya doğru devam ettik.
Olay olup bittikten sonra böyle anlatınca komik geliyo tabi ama o 2 gün çok sinir bozdu. 1 yıl çalışıp yıllık izinde 2 haftalık tatile gelmişsin ama 2 günü bu şekilde saçma sapan harcatıyolar. Bir de tüm bunlar yaşanırken olaya dair hiçbir şey yapamamak daha da bi sinirlendiriyor insanı. Sonra cinnet geçiren adam diye başlayan gazete haberi…
Geçen hafta adamlara şikayet maili attım. Açıkçası kendilerini kendilerine şikayet ettiğim için hiç bir sonuç beklemiyorum ama yapılması gereken bir adım olduğu için en azından yapmış oldum. Bunun dışında buralardan yapabileceğim bir şey var mı bilmiyorum.
Bu konuda buralardan yapabileceğim bir şey biliyorsanız benimle iletişime geçerseniz sevinirim. Yoksa bir Türkiye klasiği olarak hata yapanın, sorumsuzluk yapanın yaptığı yanına kar kaldı…