Bu yıl başında yeni bir yerde çalışmaya başladım. Bu yazıda başvuru süreci ve iş görüşmesinden bahsedeyim. Daha sonraki bir yazıda da biraz şirketten ve işten bahsederim.
Başvuru süreci
İlk başvuruyu 7 Eylül’de yapmışım…
İlanı ilk defa hangi web sitesinde gördüğümü hatırlamıyorum ama sanırım LinkedIn’de görüp başvurdum. (Not: Önceki işi reed.co.uk’den bulmuştum) – Sosyal ağ deyip geçmeyin, LinkedIn çok önemli bir mecra –
İlan pek güzel, şaka maka tam beni arıyolar 🙂 – Hem IT ve SAP alanında tecrübeli, hem de üretim, üretim planlama konularına hakim, MES yazılımı – entegrasyon nedir bilen birisi diye beni tarif ediyor. Bir tek ilana direk Emre yazmadıkları kalmış.
İlana başvurduktan sonra 1 hafta boyunca recruiterdan bir ses çıkmayınca adama bi mail attım ve ayrıca recruitment agency’nin kendi web sitesi üzerinden de bi başvuru yaptım.
Sonra o ara yoğunluk falan derken bi baktım başvuru yapalı iki hafta olmuş, hiç ses yok. Halbuki beni arıyolar haberleri yok 🙂 21 Eylül’de telefon ettim recruitera. İyiki de etmişim, başvuruyu, maili falan hiç sallamamış adam.
Telefonda iki hafta önce yayınladığın bir iş ilanına başvuru yaptım dedim. Şirket özellikle SAP PP (Üretim planlama modülü) tecrübesi olan birini arıyo diyo bana. Evet, bana diyo. Dedim aç bak benim cv ye bi. Açtı baktı, sonra haa diyo ben senin CV yi şirkette yollayayım ya diyo… E zahmet olcak be paşam…
(Genel olarak recruiter lar hakkındaki görüşlerimi aşağıda ayrı bir başlıkta yazacağım. Hikaye bütünlüğünü ve ağzımı daha yazının başında bozmayayım 🙂 )
Ertesi gün CV’ni şirkete yolladım diye mail atıyo. Adam potansiyeli görünce ilgilenmeye başladı tabi. Sonra bir iki gün içinde 2 Ekim için görüşme ayarladı. Şirket, bu recruiter gibi değil. CV’yi görünce hemen görüşmeye çağırdı haliyle.
Recruiter iş görüşmesinde kimler olacağının detayını verdi. Normalde kabaca görüşme içeriğinden de bahsederler ama bu haliyle bilmiyor. Görüşmede insan kaynakları müdürü, IT müdürü ve normalde Brüksel ofisinde çalışan Fransız bir senior (kıdemli) SAP analisti olacak dedi. Düşününce 3 kişi çok geldi, biraz tedirginlik yarattı tabi.
2 Ekim Salı – İş görüşmesi
Sabah görüşmeye gittim ve ilk şoku toplantı odasına geçince yaşadım. Aslında şok değil de, ufak bi tedirginlik diyelim. Odada 2 kişi var. Fransız vatandaş görüşmeye telefonla katılacakmış! Telefonla katılsın ne olacak ki, ne şoku? diyebilirsiniz. Eğer böyle diyorsanız şimdiye kadar bir Fransızın İngilizce konuştuğunu duymadınız demektir.
Komedi filmlerinde taklidi yapılan o Fransız aksanı gayet gerçek arkadaşlar. Filmi izlerken altyazı olunca keh keh keh gülüyoruz ama gerçek hayatta altyazı yok. Acı ama malesef gerçek – Yetiş google glass, derdimize derman ol ! Arttırılmış gerçeklikle oyun yapacağınıza konuşmalara altyazı geçin, insanlara konuşma balonları yapın… Her fikri de ben vermiyim bi zahmet, milyon dolarlar kazanıyonuz, düşünün biraz…
Ama neyse ki bu Fransız arkadaşın aksanı kolay anlaşılan cinstenmiş. Konuşmaya başlayınca içimden derin bi oh çektim…
Şimdiye kadar İngilizce aksanları üzerine bir yazı yazmadığımı farkettim. Anadili İngilizce olmayan Hintlisinde, Fransızında, Çinlisinde çok fantastik aksanlar var. Hadi bu bi yere kadar da, anadili İngilizce olan topu topu iki tane küçücük adada yaşayan Britanyalılarda bin tane acaip aksan var ya. Hepsi ayrı bir dert 🙂
Hele bir de bi el yazıları var ki, o bambaşka bir konu. Standart bişi öğretin/öğrenin ya. Herkesin yazısı doktor reçetesi gibi. Tamam benim yazım da çok kötü ama en azından okunaklı yazabiliyorum. Adadaki herkes sanatçı, kaligrafi sanatçısı 🙂
Bu konularda ayrı bir yazı yazayım (Yazınca da buraya şirin bir link koyarım)
Ama görüşmedeki en önemli detay, görüşmeyi meşhur “competancy based” denen sorularla klasik insan kaynakları mülakatına çevirmemeleri oldu. (Competancy based kavramı ne ola ki diye merak edenlerinizi buradan teee Aralık 2016’da yazdığım İş arama #2 yazıma uçurayım. Sonra geri gelip bu yazıya kaldığınız yerden devam edebilirsiniz) Biz sürekli IT müdürü ile konuştuk, İK müdürü çok az müdahil oldu.
Görüşme kabaca benim eski tecrübelerim ve daha önce içinde bulunduğum bir iki SAP projesi örneğiyle geçti diyebilirim. Böyle olunca da görüşme benim standartlarıma göre güzel geçti. Şimdiye kadar onlarca iş görüşmesi yapmış biri olarak iş görüşmesi standartım çok düşüktür 🙂
Görüşmenin sonunda bundan sonraki adımlar ne olacak diye sordum, hani 1-2 defa daha görüşme olur diye düşünüyorum. Amerika’daki IT müdürü (büyük müdür) ile telefonda bir görüşme ayarlarız dedi. İçimden bi sevindim, hem onlar açısından bu görüşmenin iyi geçtiğini anladım hem de bir kaç kere daha gelip daha fazla görüşme yapmayacağımı.
Görüşme toplam 1 saat sürdü, yarısı zaten tanışma, trafik, havalar … falan diye geyikle geçmiştir. Kalan zamanda da beni ne kadar anladılar, nasıl karar verirler diye de bi düşünmedim değil tabi.
Neyse görüşme klasik şekilde karşılıklı teşekkürlerle sonladı ve dönüş yoluna koyuldum. Yolda recruiterla konuştuk, şirketle konuşmuş ve olumlu bulmuşlar, Amerika’daki müdürle telefon görüşmesi için tarih ve zaman ayarlacaklar dedi. Sevindim tabi. Dedim söyle onlara Amerika ile saat farkından dolayı absürt bir saatte görüşme yapabilirim, hiiiiç problem değil
Sonra 1 hafta içinde recruiter bir iki defa haber bekliyoruz ters bir durum yok falan diye güncelleme yapmak için aradı. Bak çakalı görüyon mu, ilk başvuruyu yaparken 2 hafta boyunca mailimi bile okumuyodu 🙂
Sonra diğer hafta sonuna doğru ben telefon görüşmesi ayarlanacak diye tarih beklerken recruiter bi anda telefon görüşmesi iptal, zaman ayarlayamamışlar, o aşamayı atlayıp direk şu kadar maaş ile iş teklif ediyorlar diye aradı. Habere bakar mısınız ya? İnsan alıştıra alıştıra söyler 🙂
18 Ekim – İstifa dilekçesini vermişim
Mevcut çalıştığım işyerinde müdürle konuştum, gayet olumlu karşıladı (müdür kral adamdı, hala arada mailleşiriz) İnsan kaynakları için bir dilekçe yaz da, ihbar süresi falan sıkıntı çıkmasın sonra diye akıl verdi. Dilekçeye ne yazılır bilemediğim için ben de google’a sordum. Asistanım google bana bir sürü şablon gösterdi, ben de uzmanlık alanım olan kopyala yapıştır metodolojisiyle bir istifa dilekçesi yazdım verdim.
Bak hele bak bak, laflara bak 🙂
I would like to take this opportunity to thank you for all of the opportunities presented to me within the period of my employment. I have enjoyed being a part of the team and am thankful for the opportunities you have given me during my time here however, in the best interests of my career, I feel that the time is right to move on.
Şu lafları canlı canlı birisi bana söylese “sus len plaza gülü, yayvan yayvan konuşma benle. Yeni işte kaç para veriyolar sen ondan haber ver” derim. Ama sonuçta racon böyledir diye bu lafların altına imzamı çaktım verdim iK’ya 🙂
Bu arada koca yazı boyunca bir detay vermeyi unuttum: İş görüşmesinin sonunda ihbar süremin 3 ay olduğunu duyunca pek şaşırmadılar. Böyle normalde şoke edecek kadar uzun sürelere burada alışıklar. Gerçi İngilizlerin yaşamlarında genel olarak bekleme ile ilgili hiç bir problemleri yok. Mesela arabayı servise vericem randevu alıyorum, 1 ay sonraya gün veriyo adam bana. 1 ay ney lan? Nabıyonuz siz orda? Banka işlerini falan zaten yaşayan bilir. (Banka hesabı açma maceramı da bloga arayın bulun, hazır link vermiyorum. Hazıra alışmayın, hazıra dağ dayanmaz)
Ama eski işyerime istifayı verdikten sonra ihbar süresini de 2 ay olarak anlaştım. Üstüne Noel tatili falan… (Bu kısımdan p45’imi aldım yazısında biraz bahsetmiştim)
Recruiter ve recruitment agency
Gelelim recruiterlar hakkında kısa bir açıklamaya. “Bu arkadaşları emlakçı gibi düşünebilirsiniz” diyim, gerisini siz anlayın. Nasıl mı? Buyrun:
Daha önceki iş arama hakkındaki yazılarımda da belirttiğim gibi İngiltere’deki iş arama sektörünün çok büyük kısmı bu recruiter denilen arkadaşlar üzerinden yürüyor. Çok kabaca bu arkadaşlar şirketlerin eleman arayışlarındaki ilk filtre görevi görüyor diyebiliriz.
Yani şirket bana şu şu niteliklerde bir eleman lazım diye bunlara başvuruyor. Bunlar da internete ilan veriyor, kendi veritabanlarında arama yapıyor…vs Sonra da gelen başvurulardan alakalı olanları şirkete yönlendiriyor, görüşme zamanını falan ayarlıyorlar. Bu temel görevlerin yanında ücret pazarlığını sizin yerinize yapmak falan gibi başka işlevleri de olabiliyor.
Bu arkadaşlar çoğunlukla komisyon usulü çalışıyorlar. Yani siz işe girerseniz yıllık maaşınızın yüzde bilmem kaçı kadar bir miktarı hooop cebe atıyorlar. Bu para sizden değil şirketten çıkıyor, siz bu komisyonculara para falan vermiyorsunuz.
Kontratlı veya freelance işler için aranan adaylar çok daha spesifik olduğu için bu arkadaşlar ilk filtre görevini çok daha detaylı yapıyorlar. İstenilen işin niteliklerine (az çok teknik detaylar hakkında bilgi sahibi olup) dair adaylarla telefonda detaylı görüşüyorlar diye biliyorum. Bir de kontrat ödemeleri bu recruiter agency üzerinden ödeniyor falan biraz daha karmaşık bir ilişkileri oluyor.
Fakat benim gibi permanent (bordolu) çalışanlar için bu arkadaşlar internete ilan verme, gelen başvuruları filtreleme ve görüşme tarihi ayarlama dışında pek bi işe yaramıyorlar. Kabaca yarım saatlik iş yapıp hooop aradan komisyonu indiragandi.
Nasıl ama? Türkiye’deki emlakçı gibi di mi? Yok yok o kadar değil, tamam kabul ediyorum 🙂 İngiltere’de 2.5 yıl bitmek üzere, halen Türkiye’deki emlakçılar gibi boş bi iş yapıp o kadar para kazanan bir meslek grubu göremedim. Buradaki emlakçılarla henüz muhattap olmadım ama buradaki emlakçıların iş tanımı biraz daha farklı, kira – aidat ödemeleri takibi falan gibi şeyler de yapıyolar sanırım.
Ama böyle diyince de gaza gelip recruiterlara afra tafra yapmaya gelmez. Sonuçta iki taraf içinde köprü, ayı – dayı ilişkisi. İşe başladıktan sonra recruiterın sesini bir daha duymadım. Ki gerek de yok zaten, arayıp hal hatır mı sorsun, naapsın yani? Öncesinde arıyodu, o ayrı 🙂
Edit: Yeni öğrendim ki görüşmede olan Fransız dediğim adam aslında Belçika’lıymış. Ama Belçika’nın yarısı Hollandaca yarısı Fransızca konuşuyomuş. Bu arkadaşın da ana dili Fransızcaymış. Yani hani Fransız desek de çok da şey olmaz gibi sanki di mi?
Ne desen haklisin. 2 sene boyunca AR, Billing, ve diger muhasebe alanlarinda calistiktan sonra bana recruiterdan billing alaninda yeterince deneyimim olmadigini fakat bir yonetici olarak kariyerimde daha basarili olacagim konusunda karar geldi. Ha bu arada yoneticilik hic yapmadim ve ilgim de yok o alanda 🙂
Ben recruiter lari daha cok mafyalara benzetiyorum. Isten anlamayip komisyon alabilmek icin hile yapan sarlatan surusu.