Ekim sonunda bir haftasonu için 60 mil / 1 saat mesafedeki Blackpool’a gittik. Liverpool’un kuzeyinde deniz kenarında bir şehir. Eskiden İngiltere içinde çok popüler bir tatil yeriymiş. Ama sonra yurtdışında tatil, uçak vs ucuzladıkça insanlar İspanya, Portekiz..vs gider olmuş. Onun için şimdi lunapark, hayvanat bahçesi, şehir ışıklandırmaları, gece hayatı falan gibi aksiyonları ön plana çıkıyor.
Yıllarca gel git olayını derslerde okuduk, mantığını öğrendik ama canlı olarak ilk defa gördüm. Fotoğraflar o hissi tam vermiyor veya ben hiç dikkat etmemişim. Okyanus kıyısındaki gel git, baya bi gelip gidiyomuş… Gerçi ben oha okyanusa bak deyince eşim ne okyanusu deniz burası “Irish Sea” dedi ama bence okyanus ya? Kocaman gel git var bi kere, böyle deniz mi olur ??

 

 

 

İngiltere’de böyle bir sahil şeridi görmek şaşırttı beni. Yazın burada denize girilir sanki, yani ben girmem en fazla ayağımı sokarım ama tanıdığım kadarıyla İngilizler bu suya soğuk demez 🙂

“Illuminations” dedikleri cadde ışıklandırma aksiyonunu baya bi büyütüyolar ve reklamını yapıyorlar. Resimde gördüğünüz gibi caddeleri şekilli şekilli ışıklandırıyolar. Pek bi numarası yok dicem ama en azından yüzlerce ampülü caddeye asıp büyükşehir belediyesi yazmıyolar… Değişik resimler, temalar falan turistik açıdan güzel görünüyor, değişik bir atmosfer yaratıyor. Tramvaylari bile süsleyip ışıklandırıyolar.

Ayrıca, bu olay tamamen “green electricity” yani yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak yapılıyormuş. (Çoğunlukla rüzgar) – Adamlar bunu tee 2007’de düşünüp yapmış…
Daha detaylı bilgi için -> wikipedia’ya buradan buyurun

Kentte irili ufaklı bir çok casino var. Ayrıca turistik bir yer olduğu için de etrafta adım başı ‘arcade’ denilen (ben modern aterici diyorum) dükkanlardan var. Bu arcade ler ufak çocuklar için tam bir mıknatıs – dikkat edin 🙂 Renkli renkli dükkanlar dikkat çektiği için çok uzaktan fark edilip aha oraya gidecez diye emir gelebiliyor…

 

 

 

Adeta bir profesyonel gibi ilk denememde oyuncak köpeği (tanımıyorsanız kendisi Paw Patrol’den Chase) çektim çıkardım makineden…

Pleasure Beach Theme Park’a bir tam gün ayırdık. Kocaman bir lunapark. Oğlan sever diye düşündük ama yanılmışız… Sevmek ne kelime, bayıldı çocuk bayıldı – onun için bizi de bayılttı tabi 🙂

Amacımız paşayı eğlendirmek olduğu için lunaparkın Nickoledion bölümüne girdik sadece. Ama lunaparkın büyükler tarafında çok fantastik bir roller coaster ve eğlenceli aletler var. Gayet güzel bir yer. Girişte bir ücret ödüyorsun sonra içerdeki herşeye biniş ücretsiz, onun için her aletin önünde sıra bekliyorsun. Ayrıca, önceden online bilet almak ve off-peak zamanlar(düşük talepli tarihler) hep fiyatı ucuzlatan faktörler. Hem haftasonu veya tatiller dışında bir zamanda gidilirse daha az kalabalık olacağından daha eğlenceli bir deneyim olur.

Aha ben bunu paylaşırım...