Geçenlerde müdürümün sayesinde 3-4 bölüm podcast dinledim. Güzel bir deneyimdi.
Sabahları giderken Chris Evans diye ünlü bir radyocunun programı oluyor. Gayet neşeli, eğlenceli bir program. Gün içindeki gelişmelere, haberlere yapılan komik yorumlar, konuklar, şarkılar falan tam anlamıyla bildiğimiz bir sabah programı işte. Akşamları dönerken de yine başka ünlü bir radyocunun programı denk geliyordu.
Sonuçta adamın arabası. Ben ‘dur hacı bir CD takayım’, ‘Metallica’nın son albümünü dinledin mi? adamlar öldü derken yeniden canlandı’, ya da ‘sabah sabah brütal vokal iyi gelir, uyandırır, zihin açar’ diyemiyorum. Bi de zaten kendi arabamda sürekli müzik dinliyorum. Arada radyo falan böyle değişiklik güzel oluyo…
Geçen hafta akşam Doncaster’da iş çıkışı arabaya doğru yürürken gülerek bu sefer dönerken değişik bişi dinleyeceğiz. Podcast sever misin dedi? Benim aklıma podcast diyince hep sesli kitap veya bir şekilde eğitim, bilim türü yapımlar geliyor. Bir kaç kere sesli kitap denedim ama pek sarmamıştı – belki de kötü kitaplar seçmiştim. Bu yüzden konu iyiyse güzel olabilir diye politik yaklaştım 🙂
O da direk podcast hakkında reklam yapmaya başladı. “Geçenlerde BBC’nin çok güzel bir podcast’ine denk geldim. İsmi ‘Death in Ice Valley’. Telefona indirdim ilk 4 bölümü dinledim, çok sürükleyici şimdi 5 ten devam edicez” dedi. Sonra başladı ilk 4 bölümü anlatmaya.
Bu arada bilmeyenler için podcast: Radyo dizisi ya da daha genel olarak sohbet yayını diyebiliriz. Genelde dizi halinde yayınlanan ve bilgisayara, telefona indirilip dinlenen ses kayıtları…
Şu an nasıl yazılı bir blog okuyorsanız, bunun sesli olanını düşünün 🙂
Ayrıca dil bilgisi ve İngilizce konuşma / aksan konusunda çekinceleri olanlar için bir ufak bir not: Bu podcasti dinlemeniz İngilizcenizi geliştirmek ve İngilizce telaffuzunuz konusunda özgüveninizi sağlamlaştırmak açısından çok faydalı olacaktır. Özgüven derken kastettiğimi podcastteki Norveçli hatunun İngilizce aksanını duyunca anlayacaksınız. O bu aksan ile BBC radyosunda yayın yapabiliyorsa, sizin İngilizce konuşma konusunda hiç bir korkunuz olmasın.
Spoiler (şıpoyler) vermeden sadece fragman şeklinde serinin konusunu söyleyeceğim. Eğer dinlemek isterseniz işin büyüsünü kaçırmayayım.
BBC ve NRK (Norveç radyosu) ortak yapımı olan bu podcastin konusu gerçek bir hikaye. 1970 yılında Norveç’in batı kıyısında bir vadide (buz/ölüm vadisi) bir kadın cesedi bulunur ve cinayet bir süre araştırıldıktan sonra çözülemez. Kadının kimliği bile tam olarak tespit edilemiyor, kadının üzerinden bir sürü sahte pasaport çıkıyor ve dolayısıyla ajan olma ihtimali üzerinde duruluyor.
Web sitesinden bütün bölümleri indirebilirsiniz : https://www.bbc.co.uk/programmes/w13xttp4
Olaydan 50 yıl sonra soruşturmayı tekrar açıyorlar. Bütün bulguları dinleyicilerle paylaşıyor, yetkililerle röportaj yapıyorlar ve en önemlisi DNA testi yapabilmek gibi gelişen teknolojinin nimetlerinden faydalanıyorlar. …
16 Nisan – 18 Haziran (2018) arası her hafta bir bölüm şeklinde 10 bölüm yayınlanmış.
Bu arada cidden konu hakkında dinleyiclerin fikirlerini alıp cinayeti çözmeye yarayabilecek tartışmaların yapıldığı bir facebook sayfası var. Oraya DNA ve diş izotop bilmemne testinin sonuçlarını falan yoğunluk haritası şeklinde koyuyolar… Çok fantastik değil mi ya? İnsanlar baya baya sorular sorup yorumlar yapıyor.
Facebook grubu: https://www.facebook.com/groups/deathinicevalley/
Gerçekten 50 yıl önce çözülemeden kapanmış bir dosyayı tekrar açıp, eldeki bilgileri herkesle paylaşıp çözmeye çalışıyorlar. Ben ilk defa karşılaştım böyle bir şeyle, çok ilginç geldi bana. Adeta televizyonda izlediğimiz polisiye diziler gibi ama olay gerçek ve sen de tartışmaya katılıp, fikirlerini söylebilirsin. Ucundan kıyısından interaktif 🙂
Ben 10 bölümü de dinledim. Üzerine facebook grubunda yazılan bazı yazıları da okudum. Ama dediğim gibi işin büyüsü kaçmasın diye spoiler vermiyorum…
Merak ediyorsanız dinlemenizi öneririm. Dinlerseniz zaten sonra gidip facebook grubundaki yazıları okumaya başlarsınız…
Türkiye’de Müge Anlı falan var, nası ilk defa görüyon diyenler var…
Nabıyonuz siz ya? şimdi bu sayfayı yavaşta kapatın, kendinize iki tokat atın sonra bi 15 dakka açık havada düz koşu yapıp gelin. Açılırsınız biraz 🙂