Pazar günü günübirlik Liverpool’a gittik. Aslında tam Liverpool değil, Mersey nehrinin öteki tarafı olan Wallasey’e gittik. Eşimin de gaz vermesiyle elektrikli arabayla ilk ufak çaplı uzun yolculuğumuza çıktık. 50 mil git, 50 mil gel toplam 100 mil yolculuk yaptık.
Şimdiye kadar genelde şehir içi trafikte 30 mph (50km/s) ile kullandığım için bu havalarda 70 mil civarında bir menzil yakalıyorum. Ama ise giderken arada otobana çıkarsam hız yapınca menzil biraz düşüyor. Yani kısaca Wallasey’e varınca eve geri dönmek için arabayı şarj etmem lazım 🙂
Haritadan bakınca gittiğimiz bölgede 2-3 tane şarj noktası var. Bize en uygun yerde olanı ASDA süpermaketinin şarj cihazı. ASDA süpermaketleri POLAR network ile çalışıyor, bu ücretli bir network. Aylık üyelik sistemi veya mobil app ile kullanım başı ücretlendirme yapılıyor. Nisan’a kadar aylık üye olursan ilk 6 ay ücretsiz kampanyası vardı, hazır bu kampanyadan faydalanıp bu adamların RFID kartını da aldım. Yola çıkmadan önce her ihtimale karşı mobil aplikasyonu da kurdum.
Ayrıca plugshare sayfasında isteyen insanlar (genelde elektrikli araba sahipleri paylaşım seven insanlar olduğu için) kendi evlerindeki şarj cihazlarını da haritaya kayıtlayabiliyor. Bir not yazıyorlar haritaya. “Kullanmak isteyen gelsin kullansın”, “kullanacaksanız mesaj yada mail atın ki evde değilsem şarja ulaşmak için bahçe kapısını açık bırakayım” yada “isteyen kullanabilir, şarj cihazının yanında ufak bi kutu var, oraya elektrik için bağış yapabilirsiniz :)” falan yazıyor. Bu şekilde 1-2 tane daha şarj alternatifi vardı Wallasey civarında…
Yola çıktık, şehirler arası yola çıkana kadar her şey güzel gidiyordu. Şehirler arası yola çıkıp hızlanmaya başlayınca GOM (Guess-o-meter / menzil tahmin göstergesi) hızlı bir şekilde düşmeye başladı. Bu arada yola çıkarken batarya tam dolu değildi. %90 falandır. Onun için bi ara içimden geri mi dönsek, şimdi yolda kalıp aksiyon yaşamayalım dediysem de, sonra vazgeçtim çünkü yarı yolda rapid şarj istasyonu da var. Gerekirse durup orada şarj edebilirim. Şarjı idareli kullanayım diye çektim arabayı sola (burda en yavaş şerit sol tabi 🙂 ) hızı da 55 mile (90km/s) sabitledim. Tek rakibim kamyonlar, tırlar…
Bu arada sabitledim derken cidden sabitledim. Cruise kontrol işi çok rahat bisiymiş ya. İlk defa uzun yolda cruise control kullandım. Kendi arabamda; cruise control olmasını geçtim, telefon – bluetooth bağlantısını geçtim, USB ile mp3 dinleyebilmek bile yeni bir teknoloji 🙂 Cruise control kullanırken ilk başta biraz tedirgin oluyo insan. Gaza basmayınca, iki ayakta boşta kalınca sanki kontrol sende değilmiş gibi bir garip oluyosun. Ama çabuk alıştım. Bir de direksiyon üzerindeki (+)(-) düğmesi ile sabitlediğin hızı azaltıp arttırabiliyosun. Bilgisayar oyunu oynar gibi gittim Liverpool’a…
Deniz kıyısına vardığımızda 45 mil yol gelmiştik ve GOM’da daha 15 mil menzil gözüküyodu. Biraz gezinip ASDA ya gittik. Arabayı şarja sorunsuz bağladım, bataryanin tamamen dolması için 4-5 saat bağlı kalması lazım. Bu sürede biz de işlerimizi hallettik, deniz kenarında gezindik falan derken akşam 6 oldu. Arabayı almaya gittiğimde otopark bomboştu, burada dükkanlar genelde Pazar günleri 4’te kapanıyor – çalışanlar da dahil herkes tatil yapacak tabi…
Dönüş yolunda gidiş yolunun verdiği rahatlıkla hızı 62 mile(100 km/s) çıkardım 🙂 Eve vardığımızda 20 mil civarında daha menzil vardı ama dönüş yoluna full dolu batarya ile çıkmıştık. Sonuçta 55 mph ile 62 mph hızla gitmek arasında çok belirgin bi enerji farkı yokmuş.
Böylelikle ilk yarı-uzun yol deneyimini de yaptım araba ile…