Majorca’da 1 haftalık “İngiliz usulü paket tatil” yaptık…
Majorca, (İngilizce Majorca, İspanyolca Mallorca, Türkçe Mayorka diye yazılıyor) Akdeniz’de, İspanya’ya bağlı Balear Adalarından en büyüğü. Diğer büyük adalar ise İbiza, Menorca…
Paket tatilden kastım yolculuk ve otelin bir arada ayarlandığı tatil. Ücrete otel ve uçuş-transfer dahil. Yani Manchester’dan Majorca’ya uçuş, Majorca havaalanından otobüsle otele gidiş. Dönüşte de aynı şekilde otelden alıp havaalanına getirmeli hizmet. Çok rahatmış ya 🙂 Daha önce böyle bir tatil yapmamıştım. Havaalından otele nasıl gidip gelecem, otobüs metro derdi yok…
İngiliz usulünden kastım ise, sanki İngiltere’den hiç ayrılmamış gibiydim. Her yer İngiliz, İskoç ve İrlandalı… Birleşik Krallık adası yaz tatili için buraya taşınmış gibi…
İlk defa bir havaalanında self servis bavul yükleme gördüm ve yaptım. Manchester havaalanında ucuzcu havayollarının olduğu terminaldeki bankolar self servismis meğerse 🙂
Bankoya gidip uçuş kartını okutup, bavulunu koyuyorsun. Sonra alet bavulu tartıp etiket çıktısı veriyor. Etiketi bavula takip konveyora salıyorsun bavulu. Süper pratik… Etrafta böyle 15-20 tane banko olunca sıra çok hızlı ilerliyor tabi…
Tabi Avrupa Birliği, serbest dolaşım gibi konular olduğu için kimsenin vize kontrol etmek falan gibi bir derdi yok. Benim gibi dışlanan kişilerin uçuş kartına bir damga bastırması gerekiyor. Ama dediğim gibi kimsenin öyle bir derdi olmadığı için sıra mira yok, hemen halledebiliyorum işimi 🙂
Majorca havaalanına indiğimizde nereye doğru gideceğimizi düşünmeye hiç gerek yoktu, çünkü kalabalıktan bir yere gidemiyorsunuz. Metre kare başına 10 kişi, “ilk hedef gümrük kontrol noktası!” şeklinde adım adım ilerliyor. Ben şimdiye kadar bir havaalanında böyle bir kalabalık görmedim. Bu arada insanların tatile geldik neşesinden midir yoksa genel olarak kültürden midir bilemem ama o sıcakta ve o kalabalıkta beklerken hiç husumet çıkmadı.
Uzunca bir bekleyişten sonra pasaport kontrol noktasına yaklaştık. Normalde eşim ile birlikte seyahat ettiğim için “Avrupa Birliği Vatandaşları” bankosundan beraber geçebiliriz fakat ortam çok kalabalık bir problem çıkarsa çok uğraşırız diye hanım ve çocuk “EU Citizens” bankosuna doğru yöneldi ben de peşin peşin “Others” gişesine doğru akıntıya bıraktım kendimi.
Gişeye yaklaşınca arkama bakınca yığınla insan görüyorum, ve hala akın akın uçak iniyo… Bu durumu oradaki yetkililer de farketti ve görevli polislere bir talimat geldi. Pasaportları kontrol etmeyi bıraktılar. Yani giriş çıkış işlemini yapmamaya başladılar. Pasaportu gösteren geçiyo bankodan. – Pasaportun var mı? – Var – Tamam, geç gibi bir durum oldu 🙂 Turizmin gücü, vize – pasaport – kontrol falan dinlemedi… Schengen sınırından elimi kolumu sallayarak geçtim…
Yaz sezonunda bu havaalanındaki kalabalık baya ünlüymüş… Google’a sorunca bir sürü foto buldum… Ayrıca 2016 yılında havaalanını 26 milyon kişi kullanmış (Karşılaştırma için -> 2016 Sabiha Gökçen 29 milyon). Adanın nüfusunun normalde 1 milyon civarında olduğunu düşününce rakam korkunç… İşte turizmin gücü…
Tatil güzeldi ya. Gezmeden tozmadan, 1 hafta sabit bir yerde havuz-deniz-kum-güneş baya iyi oluyormuş 🙂
Kalanı kısa kısa notlar şeklinde geçiyorum…
* Pazartesi bütün gün yağmur yağdı… Yaz tatiline gittiğim bir yerde bütün gün yağmur yağması acaip garibime gitti. Ama sonuçta Akdeniz’de ufacık bir ada olduğunu düşünüçe sanırım normal bir hava olayı 🙂 Bunun dışında hava çok güzeldi… Öyle buram buram sıcak değildi…
* Burada 5 yıldızlı, herşey dahil tatil köyü çok az (Santa Ponsa bölgesinde – Adanın diğer bölgelerini bilmiyorum). Dolayısıyla gelen turist adanın yerlisine ve esnafa kazandırıyor. Çarşı – Pazar her daim canlı…
* Ortamda seni restauranta çağıran, ısrarla bişey satmaya çalışan, bir şekilde seni rahatsız eden kimse yok. Herhangi bir restoranın önünde durmuş menüye bakiyosan “yardımcı olayım mı?” diye geliyo birisi, yok bakıyoz sadece deyince tamam deyip işine bakıyo…
* Daha önce gerek Türkiye’de gerek Roma’da gerçekten güzel pizzalar yedim ama şimdiye kadar yediğim en güzel pizzayı Majorca’da yiyeceğim hiç aklıma gelmezdi. Tony’s pizza (trip advisor)
* Türkiye’de ya çok az yerde var, ya da daha önce haliyle hiç dikkatimi çekmiyordu. Çocuklar için oyun alanı olan restoran, café ve barlar. Çok güzel yerler buralar, buralara sahip çıkalım 🙂
Girişimci kardeşlerime ısrarla öneririm. Böyle bir yer açtıktan sonra yazarkasadan sonra alınması gereken alet: para sayma makinesi…
* Dönüşte havaalına giderken merkezden geçtik, sabahın 5 inde gece hayatı hala gümbür gümbür devam ediyordu. Acun’un yıllarca buralarda televole falan çektiği kadar varmış yani 🙂
* Havaalanına giderken bindiğimiz otobüs baya eski model bir otobüstü ama sanırım ilk defa otomatik vites otobüs gördüm. Yıllarca otobüsleri niye otomatik vites yapmıyorlarki diye düşünürdüm. Meğerse yapıyolarmış ama Türkiye’de yokmuş… (niyesine girmeyeceğim, konuyu dağıtmayın)
* Manchester’a girişte BRP card’ı göstererek, non-EU giriş kartını doldurmadan EU bankosundan geçebilirim diye düşünüyordum. Geçemedim ama hala mantık olarak geçebileceğimi düşünüyorum 🙂
Bankodaki polis, hanımı ve oğlanı geçirdi, benim elime giriş kartını tutuşturarak non-EU kısmına yolladı tekrar.