Ben genel olarak positif bi insanım. Öyle her şeyi dert etmem, etrafa dert yanmam, dert yanandan hoşlanmam. Ama biraz dert yanmak istiyorum… 1 hafta içinde bir sürü isim ters gidince sanki bu ara her isim ters gidiyor gibi geliyor
Çok güzel geçmesini beklediğim bir iş görüşmesi çok kötü geçti…
Aktif bir şekilde iş aramıyorum ama burada iş bulma konuları recruiter üzerinden döndüğü için onların veri tabanlarında kayıtlı iseniz bir şekilde piyasadaki iş ilanlarından haberiniz oluyor. Arada bir mail atıp durtuyorlar böyle böyle bir iş var, ilgilenirsen beni arayabilirsin diye…
Bu şekilde güzel bir iş görürsem ayda yılda bir görüşmeye gidiyorum. Bu gittiğim görüşme, çalışmaya başladıktan sonra neredeyse 9 aydır gittiğim ikinci iş görüşmesiydi. Çok güzel, temiz ve pürüzsüz geçmesini bekliyordum. Kağıt üstünde iş için çok uygun bir adayım. Çünkü, Türkiye’de 5 yıl boyunca ilanda tanımlanan işin çok daha kapsamlısını yaptım.
O derece ki, 1 saatlik iş görüşmesi sonunda Pazartesi gel başla deseler şaşırmayacağım.
İş görüşmesine başladık, umduğum gibi çok güzel başladı ve gayet iyi devam etti. Daha önceki bir yazımda (iş arama#2) bahsettiğim Competancy Based Interview kısımlarını falan şaşırtıcı bir şekilde iyi savuşturdum. Son kısımda ise teknik bir mülakat yapıcaz dediler, içimden “oh be insan kaynakları kısmı bitti ya gerisi rahat, kara göründü” dedim. Ha bu arada bir iş görüşmesinde sanırım ilk defa teknik bir mülakata girecem ama konuya hakimim diye kafam rahat.
Ama gel gör ki, teknik mülakata başlayınca bi anda gözlerine ışık tutulmuş tavşan gibi kaldım… SAP* işine 1 yıl ara verince biraz körelmişiz tabi :). Ayrıca ben daha önce SAP’yi türkçe kullandım, İngilizce terimler ile soru sorulunca ve önümde de ekran olmayınca her şey birbirine girdi, temel konuları hatırlamakta bile çok zorlandım. En azından SAP ekranından baksam orayı burayı karıştırır bi şekilde istenilen şeyi bulabilirim. Ekranları gördükçe de önemli noktaları hatırlarım. Ama böyle sözel ve fazlaca teorik bir mülakat olunca anca kem küm edebildim 🙂
Görüşmede teknik mülakat kısmı olduğunu bilsem, gitmeden önce eski notlarımı bi gözden geçirip hafızamı tazelerdim. Ama ne yazıkki teknik mülakat olabileceği aklıma bile gelmedi. Çıkışta recruiter ile konuşunca o da şaşırdı ilk görüşmede teknik mülakat olmasına…
* SAP’yi bilmeyenler için şöyle özetleyebilirim: SAP büyük şirketlerin kullandığı yazılım programı. Bu programı şirketteki herkes kullanıyor, veri giriyor, işlem yapıyor…vs
SAP’nin arka planı ise (Bilgi işlem departmanında) başlı başına komple bir sektör… SAP’nin bakımını yapmak, kullanıcılara programı öğretmek ve sorunları çözmek, kullanıcı tarafıyla iletişim kurarak programı geliştirmek, programın yazılım dili, kodlaması falan derken birbirinden çok farklı alanlarda uzmanlaşmış bir kadroya ihtiyaç var. Sırf bu ihtiyaçları karşılamak için şirketler kuruluyor, danışmanlar çalışıyor – Öyle Word-Excel gibi bir kere kurdum oldu bitti olmuyo – Ayrıca haliyle bu işler teknik anlamda çok yoğun bilgi ve tecrübe gerektirdiği için piyasada işi bilenler için güzel paralar dönüyor 🙂
Noter işlemi için konsolosluğa Londra’ya gittim ama işimi halledemedim. Bir kez daha gitmem gerekecek…
Köyde, dededen kalma bir arazide 5 kişi hisse sahibiyiz. Geçen hafta eniştem araziyi satıyoz vekaletname gönderebilir misin dedi. Yurtdışı konsolosluklardaki noter randevu ile çalışıyor, konsolosluğun internet sayfasına girdim ve Perşembe gününe en son randevuyu aldım. Sonra internet sayfasındaki açıklamaları okudum. Fotoğraf getirin, tapuyu getirin falan gibi uyarılar var…
Ben “şu kişi, benim adıma şu köydeki arazileri satma…vs işleri için yetkilidir” diye genel bir vekalet vermeyi planladım. Onun için tapu bilgileri vs ıhtiyacım yok diye düşündüm. Fakat durum öyle değilmiş 🙂
Yurtdışı konsolosluklardaki görevliler noter değilmiş, onun için ‘genel’ vekaletname verilemiyormuş. “Biz noter değiliz sadece devlet memuruyuz ablam, yurtdışından genel vekaletname verilemiyor” dedi… “internet sayfasını okumadın mı?” diye de ekledi. Ben genel vekaletname konusu yazmıyor deyince 2009 yılından beri yurtdışında genel vekaletname verilmiyor dedi. Baktım anlaşamayacağız, uzatmadım.
Tapunun resmini çekip yollasınlar dedi. Eniştemi aradım fakat bayram tatilinde şehir dışında oldukları için konu elimde patladı…
Bir iki hafta içinde tekrar günü birlik Londra’ya gitmem gerekli…
* Ayrıca yüzüme bakmadan konusuyosun, anaç bi kişilik olabilirsin, belki bi ara çaktırmadan yüzüme baktın ve genç gösteriyo olabilirim ama 37 yasındaki bi adama ablam diye hitap edilir mi ya 🙂 ? Ki görevli de 40-45, max 50 falandır – O an bunu düşünmedim tabi, işimi halletsin de isterse teyzem desin banane… Binadan çıktıktan sonra kendi kendime sinirlenirken düşündüm…
Evin önünde durduk yerde araba bozuldu…
Cumartesi sabah alışverişe gittik geldik, normal bi şekilde arabayı evin önüne park ettim. Sonra akşamüstü arabayı açamadım, kumanda anahtar çalışmıyor, arabanın kapısındaki düğme çalışmıyor. Arabanın kapısını açamıyorum.
Kumandanın içinden anahtarı çıkarıp manuel olarak kilidi açtım. (Bu anahtara blade key deniyormuş ingilizce)
Arabayı çalıştırmak için start’a bastım ve “key not detected” uyarısı verdi… Eveeet hayırlı işler… Ne denediysem arabayı çalıştıramıyorum…
Yapacak bir şey yok, Nissan Roadsıde Assistance’I aradım. (Nissan yol yardım) Dedim durum böyle, napiyoruz? Gelip arabayı alcaz, servise götürcez dediler. Şu an kapalı, yarın sabah 10’da Nissan bayi/servis ile konuşup sonra bizi arayın gelip götüreceğiz arabayı dediler.
Pazar sabahı kalkınca servis falan karıştırmadan önce anahtardaki pili değiştireyim, belki anahtarın pili bitmiştir diye düşündüm. Gittim pil aldım değiştirdim ama yemedi. Hatta bugün arabadaki elektriksel hiçbisi çalışmıyo. 4lüler bile çalışmıyo… Aküden kıllanmaya başladım – evet araba elektrikli, eşşek kadar pil / elektrik var ama sonuçta ilk çalıştırma, farlar, göstergeler için falan 12V’lük bildiğimiz akuyu kullanıyor.
Nissan bayisi ile konuştum, bugün servis kapalı ama arabayı getirip buraya bırakabilirsin dediler (Pazartesi sabah uğraşmamak için) – oh ne güzel. Yol yardımı aradım ve ilk olarak bence arıza aküde, arabayı servise taşımaktansa akuyu takviye kablosuyla canlandırsanız sorunu hallederiz aslında dedim (ingilizcesi ‘jump start’ mis). Ama elektrikli araçlara elleyemiyoruz, direk servise götürüyoruz maalesef dedi.
Neyse, kayıdı oluşturmaya başladık.Ama o da ne??? Bu seferde telefonun ucundaki ses arabanın garantisi bittiği için Roadside Asistance Cover (kısaca RAC diyolar) anlaşmasını Nissan bayinin bakım sonrasında yenilemesi gerekiyor ama yenilememiş demesin mi? Onun için işlem yapamıyor. Bayiyi aradım, servis bugün çalışmadığı için Pazartesi sabahına kaldı bütün iş yine…
1 haftadır belim ağrıyor…
Bir de bütün bu olaylar olurken 1 haftadır belim ağrıyor… Daha önce hiç böyle bir durumla karşılaşmamıştım. Yani ağır bir şey taşıyınca veya çok yorulunca falan insanın bir süre beli ağrır, normaldir. Ama arkadaş 1 haftadır belim ağrıyor ya. Hayır ters bi hareket de yapmadım. Akşam biraz belim ağrıyodu, yattım uyudum. Sabah uyandım, harbi harbi belim ağrıyo. Bişi olmaz geçer dedim ama halen geçmedi… Biraz geçti aslında artık oturduğum yerde ağrımıyo, sadece öne eğilince ağrıyo… Bu ara işler kötü gittiği için doktora da gitmeye korkuyom, bundan da kötü bişi çıkacak diye 🙂
Bakalım bu ara daha ne kötü gidecek… Burçları takip eden bi arkadaşım var, bu durumu anlatsam “bu ara Mars geriye gidiyomuş ondandır” falan derdi 🙂
Not: Pazartesi sabahı araba konusunu iki telefon konuşması ile hallettim, şu an evde çekiciyi ve geçici kiralık arabayı bekliyorum. Araba yapılana kadar ücretsiz kiralık araba temin ettiler. Yetkili servis ile bakım anlasması yapınca böyle oluyomuş 🙂 Hatta kiralık arabayı bile eve getirip teslim edecekler…
Arabada da büyük bir problem yoksa, sanırım kötü şansım düzelmeye başladı…