Uzunca bir zamandır düşündüğümüz ev alma konusunda nihayet somut adımlar attık. Bu yazıda ev-emlak işlerindeki tanımları ve genel olarak ev alma sürecini açıklayacağım. Bir nevi sözlük gibi düşünün. Devamındaki yazılarda da mortgage, evlere teklif verme ve kağıt kürek işlerini açıklarım.
~~~ Evlere, ilanlara nerden bakıyoz? ~~~
Eski usul olarak emlakçı dükkanlarının camlarındaki ilanlara bakabilirsiniz. Yıl olmuş 2019, 21.yüzyıldayız, yakında Mars’a gidecez ama emlakçılar halen camlarına ilan yapışıtırıyor… Neyse… emlakçı kafası işte…
İngilteredeki başlıca emlak siteleri rightmove, OnTheMarket ve Zoopla. Buralardan evler hakkında bir çok bilgiyi görüyor, filtreliyor ve alarm kurabiliyorsunuz. Alarm dediğim, istediğiniz bir bölgede istediğiniz koşullarda ev ilanı yayınlandığı zaman size bir mail çakıyor. Zırt pırt siteye girip ilan kovalamaya gerek yok.
~~~ İngiltere’de evler ~~~
İlk olarak şöyle bir kaç kelimenin karşılığını vereyim. Biz Türkçede ev diyip geçiyoruz ama burda sadece ev demiyorlar.
house = 2 veya daha çok katlı müstakil ev
flat = apartman dairesi
bungalow: tek katlı müstakil ev
Ev tiplerini açıklamak için rightmove’un sitesinden arakladığım şu görsel gayet yeterli ama yine de kısa birer cümle yazayım.
Detached: Ev tek başına dimdik duruyor. Komşuyla ortak bir duvarı yok.
Semi-detached: Sanırım ikiz villa deniyor. Birbirine yapışık iki ayrı ev.
Terraced: 2’den fazla sıralı evlere deniyor. Evin iki duvarı da diğer komşularla ortak.
Bu ‘terraced’ evler sırasının başındaki ve sonundaki evlere ‘end of terrace’ deniyor. Bunların aynı semi-detached gibi tek bir duvarları ortak.
* Bu 3 ev tipi genelde 2 katlı olur. Alt katta mutfak ve salon, üst katta ise banyo ve yatak odaları olur.
Bungalow: Tek katlı evler. Bunlar da detached, semi-detached falan oluyor. Merdiven konusundan dolayı genelde yaşlılar tarafından tercih ediliyor.
Bunlar temel tiplerdi. Bir adım daha gidip, bir kaç tane de advanced ev tipi yazayım;
Town house: 3 katlı ev. Bunların planı bir acayip oluyor. Giriş katında garaj ve bir oda (belki mutfak), birinci katta salon ve mutfak, en üst katta ise yatak odaları olur. Yani bahçeli evde oturuyosun ama mutfak ve salondan direk bahçeye çıkabilme keyfi yok. Enteresan bir bakış açısı…
Cottage: Daha çok countryside dediğimiz kırsal taraflarda oluyor. Nasıl tarif edilir bilemedim ama böyle biraz daha ufak, kutu gibi evler. Wikipedia’ya göre Türkçesi kır eviymiş.
Mews house: Eskiden atlar veya arabalar için yapılmış, üst katında da hizmetçilerin yaşadığı ek binalara mews deniyormuş. Bu binaları eve dönüştürünce mews house oluyor. Town house’un 2 katlısı gibi düşünebiliriz. Bunlarda da aynı acayip plan var.
~~~ Ev / arazi mülkiyeti ~~~
Başka bir enteresan konu da evlerin mülkiyet tipi. Freehold ve leasehold diye ikiye ayrılıyor.
Freehold – Evin üstünde bulunduğu arazi de sizin. Bildiğimiz kılçıksız yöntem.
Leasehold – Ev sizin ama evin üstünde bulunduğu arazi sizin değil. Kat mülkiyeti gibi bişi dicem ama tam olarak değil çünkü sadece apartman dairesi (flat) değil house dediğimiz müstakil evlerde de leasehold oluyor.
Araziyi bir süreliğine kiralıyorsunuz. Bu süre çok uzun, ilanlarda 999 yıllığına falan diye görüyorum. Bazen 100 yıl gibi kısa bir süre kalmışsa evi almadan önce bu sözleşmeyi çok çok uzun bir süreye uzatmak gerekiyor. Ev ilanlarında araziye ne kadar kira ödeyeceğiniz yıllık (pa – per annum) olarak yazıyor.
Council – Bunlar belediyenin yaptığı evler.Devletten yardım alarak yaşayan veya dar gelirli kişilere tahsis edilen evler. Belediyeye ucuz bir kira ödeniyor sanırım. Bir süre sonra bu evler satılıyor ve ex-council ev oluyor.
~~~ Bir sokak terimi olarak ‘Cul de sac’ ~~~
Bildiğimiz çıkmaz sokak…
Fransızcadan gelme bi kelime ama adeta bir Fransız gibi “kul dö saak” diye değil baya İngilizce bir kelimeymiş gibi “kul de sak” diye telaffuz ediliyor.
Cul de sac olan sokağın sonu yuvarlak şekilde çıkmazdır. Yani hesapta arabayla durup manevra yapmadan geri dönebilirsiniz. Dead end denen sokaklar ise direk lömbürs diye kapalıdır.
İlanlarda ‘located in a quiet cul de sac’ falan diye yazar. “Ev sakin bir çıkmaz sokakta bulunuyor”. Mahalleye, sokağa giren çıkan belli oluyor şeklinde extra bir güvenlik katmanı da var tabi bu sözün içinde.
İngiltere’de ilk başlarda garibime giden başka bir konu da bu tip sokakların çok fazla olması. Hani Türkiye’de bi sokaktan dönmezsen bi sonraki sokaktan döner yine aynı yere çıkarsın ya; burada öyle bir şey yok. Sokaklar öyle artı şeklinde birbirine dik ve paralel değil. Öbür sokaktan dönersen hiç beklemediğin bir yere çıkarsın, ya da çıkmaz sokaktır, hiç bir yere çıkamazsın 🙂
~~~ Evlerin yaşı ve renovation sektörü ~~~
Renovation, onarım, yenile(n)me falan demek. Bu olay burada çok büyük bir sektör. Çünkü evler çok eski. Eski derken öyle böyle eski değil, baya eski.
Türkiye’de 20 yıllık bi apartmana eski denir. Güzel bir konumdaysa kentsel dönüşüm ayağına yıkılır yenisi dikilir. Maksat ekonomi canlansın, israf olsun…vs vs. Bunun yanında harbiden de kaliteli yapılmamıştır, denetim ve ahlak eksikliğinden dolayı köşe dönme odaklı mütahitlerimiz kimbile nasıl inşa etti o apartmanı.
Yani yıkıp yenisini yapma olayı Türkiye’de nasıl bir norm halini almışsa, burada da binayı yıkmadan içini yenileme olayı bir norm.
Ha 20 yıllık bir eve burada yeni ev derler, şaşırmayın. Kandırma amaçlı değil de eski demezler yani 🙂 Bildiğimiz yeni evlere ‘new built house’ diyorlar. Yeni inşa edilmiş ev diyorlar…
Şuraya bir de eski ev fotosu koyayım. Hani Green Party’nin Altrincham zaferi #2 yazısında bahsettiğim bizim sokaktaki terraced evlerin birinin üzerinde yapım tarihi var. Bakın kaç yazıyo…
* Bu arada yukarda anlattığım terraced ev konusunu başka bir konu içinde uygulamalı örnek vererek çaktırmadan, sinsi sinsi pekiştiriyorum fark ettiyseniz… Bu blogda boş olmaz 🙂
Tabela da kaç yazıyo?
Da da da dan -> 1847
1847 !?! Evet, bin sekiz yüz kırk yedi 🙂
Ya 1847’de daha Türkiye diye bir ülke yoktu lan! 1. Dünya Savaşı yapılmamış, Anadolu coğrafyasında Osmanlı İmparatorluğu diye bir ülke var ve padişahı henüz gemiye binip İngiltere’ye ( 🙂 ) kaçmamıştı bile…
Evet, bu evler 172 sene önce yapılmış…
Dolayısıyla (tamam tamam dağıldık, toparlıyorum) burada evin içini her anlamda yenileme sektörü capcanlı. Eskimiş evlerin elektrik tesisatı, su ve ısıtma tesisatı bi elden geçer. Evlerin içi çoğunlukla ahşap olduğu için yerlere, duvarlara bi makyaj yapılır. Hatta çatı ve genel olarak izolasyon da bi kontrol edilir.
Dur dur dur, “evlerin içi çoğunlukla ahşap” mı dedin? 🙂 Evet, betonlar arasında büyümüş bir apartman çocuğu olarak ilk öğrendiğimde ben de çok şaşırdım. Evlerin dışı kırmızı tuğla ama içindeki duvarlar, katlar, merdiven falan hep tahta. Duvarlarda tahta iskeletin üzerinde plaster board dedikleri tabaka var. Türkçesini bilmiyom ama alçıpan, kartonpiyer gibi bişiy işte… Sonuçta 4.elementimiz = tahta !
Homes Under Hammer diye bir tv programı var. (Wikipedya linki – Wikipedyanın sansürlü olduğu bir ülkede yaşıyorsanız -> İMDB linki) Buradaki en favori tv showlarımdan biridir kendisi. İngiltere’ye ilk geldiğimde iş aradığım dönemde evde geniş geniş kahvaltı yaparken sabah şekerleri yerine bunu izliyordum. İnsanlar açık arttırma ile yıkık dökük eski evleri alıp içini yapıp eşşek gibi karla satıyorlardı. – İşçilik çok pahalı ama eliniz evdeki bazı tamirat işlerini yapmaya yatkınsa ve kafanıza da yattıysa girin bu işe 🙂
~~~ Extension ve diğerleri ~~~
Evlere extension (eklenti) yapmak da baya bir yaygın. Evleri arka bahçeye veya yana doğru biraz büyütmek. Genelde mutfak ve salon arka bahçeye doğru büyütülür. Evi belli bir orana kadar izin almadan büyütebiliyosunuz. Oranı geçiyosanız veya iki katlı extension yapıyosanız belediyeden izin almak gerekiyor.
Loft converison – Çatı katına oda yapmak
Çatı katı diyince aklımıza gelen şekliyle dışardan belli olmayacak şekilde yapılabiliyor.
Veya böyle kocaman, sanki kat çıkar gibi yapılanları da oluyor.
Basement conversion – Bodrum katını oda yapmak
Consevatory – evin arka tarafına yapılan extension’I camla kaplı ayrı oda gibi yapınca conservatory diyorlar. Hani balkonu PVC ile kapatırız ya, evin arkasına aynı onun gibi oda yapmak işte 🙂
Shed – Ivır zıvır depolamak için bahçeye konulan küçük/büyük tahta kulübe
Garden room / summer house – Arka bahçeye baya baya izolasyonlu tahtadan ufaktan bi ev kondurmak gibi bişi. Belli boyutlara kadar belediyeden izin almak gerekmiyor.
~~~ İngiltere’de ev alma süreci nasıl oluyor? ~~~
Ev alma sürecini detaylı şekilde bundan sonraki yazılarda anlatacağım ama ufak bir özet geçeyim, merak uyandırsın 🙂
Evi web sayfasından görüp beğendiğiniz. Emlakçıyla iletişime geçip evi görüyosunuz. Bazen evlerin open house day denen günleri oluyor. Belli gün ve saatte emlakçı kapıyı açıp evde bekliyor. Gelenler evi görüp olaysız şekilde dağılıyor. Yoksa bildiğimiz usül ev sahibi – emlakçı ve siz saat belirleyip evi görüyosunuz.
Evi beğenenler evi almak için teklif veriliyor. Baya açık arttırma gibi. Teklif verip cevap bekliyosun… Ev sahibi ve emlakçı gelen tekliflerden uygun olanı seçiyor. Depozito vermek gibi kavram yok. Onun için en yüksek para teklifi haricinde nakit alan veya mortgage alan / alabilecek olan gibi seçim kriterleri de işin içine giriyor. Mortgage’ın sonuçlanmasını beklemek falan uzun süreyi bulabiliyor – banka işlemlerini biliyosunuz 🙂
Eğer sonunda mortgage’da sorun çıkarsa tüh alamıyorum diyip işin içinden çıkabiliyosunuz. Sonuçta depozito falan verilmedi, yürüyüp gidebilirsiniz… Ev sahibinin vakti harcanmış oluyor. İlan tekrar aktif hale çekiliyor, diğer teklif verenlere soruluyor falan falan…
Bunun için mortgage sürecinde ‘agreement in principle’ diye bir kavram var. Kesin mortgage almadan almadan önce banka ile ön anlaşma yapılıyo. Prensip anlaşması… Kabaca gelirine, kredi notuna falan bakılıyo ve banka ben sana şu kadar mortgage kredisi verebilirim diyor. Emlakçılar bir ev için teklif alırken para kaynağını ve mortgage için agreement in principle görmek istiyor.
Teklif kabul edildikten sonra da bütün kağıt kürek işleri için bir solicitor (avukat) buluyorsunuz. İngiltere’de noter olmadığı için bu işler hep avukat üzerinden yürüyor.
Ha bir de son olarak belirteyim: Mortgage almak için İngiltere vatandaşı olmak veya indefinite(süresiz) oturum hakkı kazanmış olmanıza gerek yok. Benim bu ülkede 3. senem dolmak üzere ve mortgage almak üzereyim. Bankalarla görüştüm ve agreement in principle yaptık. Hatta Ankara anlaşması ile İngiltere’de 3. senesini doldurmamış arkadaşlarım mortgage aldı…