Bu yazıda Türkiye ve İngiltere’deki trafik farkından bahsedeceğim. En baştan spoiler (şıpoyler) vereyim, İngiltere’deki trafiği baya bi öveceğim.
İlk olarak trafik kurallarındaki farklarla başlıyım. İlk anda aklıma gelenler şu şekilde:
1- Roundabouts (Kavşaklar):
İngiltere’de kavşaklarda sağdaki araca yol veriyorsunuz. Yani kabaca adanın içinde dönen aracın her türlü geçiş üstünlüğü var.
Trafik soldan aktığı için adalardaki trafik de saat yönünde oluyor. Kavşağa girerken sağ tarafa bakıyosunuz, araba geliyorsa yol veriyorsunuz. Gelmiyorsa kavşağa giriyorsunuz. Adada dönmeye başladıysanız, çıkana kadar herkes size yol veriyor. Yok ana yolmuş, yok ben hızlı geliyodum falan filan yok. Adanın içindeysen sana yol verilecek.
2- Yaya geçitleri:
İngiltere’de yaya geçitlerinde eğer birisi karşıya geçecekse kesinlikle duracaksınız. Hızlı geliyodum, çok trafik var, burası çok işlek cadde falan gibi bahaneler yok. Yaya geçitlerine yayaya yol vereceksiniz. Yoksa alırlar anahtarınızı 🙂
3- Selektör:
İngiltere’de selektör yapmak yol vermek demektir. Türkiye’de genelde ben burdayım, geliyorum, hüooop yol çıkma anlamına geliyor. Bir de diğer arabaya küfür ederken hissiyatı arttırmak için kullanılıyor.
Burada diğer araçlara yol verme kültürü şaşırtıcı bir şekilde çok yaygın. Yol alan da nazikçe bir “thank you” patlatıyor, şöyle elini bi kaldırarak. Bir de şu baş parmağı kaldırıp “thumbs up” hareketi yapmak burada teşekkür anlamına geliyor. Öyle yapanlar da oluyor. Sanırım “I appreciate (takdir ediyorum)” demek…
4- Sarıda geçmek:
Burada sarıda geçmek kurallara uygun bir hareket. Hele arkanda bir araç varsa, ışıklarda sarı yandıysa ani fren yapıp durma, geç diye öğretiliyor. Onun için sanırım trafik ışıklarında bi yöndeki araçlara sarı -> kırmızı yandığı anda diğer tarafa sarı -> yeşil yanmıyor. Bi 2sn falan her yöne kırmızı yanıyor, kavşak kendini bi toparlasın diye 🙂 Hatta standart bi dörtlü kavşak ışıklarında kırmızı yandığı zaman karşıdan gelen araçların olduğu tarafa dönmek isteyen 1-2 tane araba kavşağın ortasında kalıyor. O bir kaç saniye içinde o araçlar kavşağı boşaltıyor.
5- Yol çizgileri ve işaretleri:
Burada yollardaki çizgilere, işaretlere çok önem veriyorlar. Bütün yollarda işaret var. Üzerinde şerit çizgisi olmayan bir yol yok. Bir defa denk geldim, onda da yol işaretlemesi henüz yapılmamıştır diye 100 metrede bir tabela koymuşlardı.
Yollarda, kavşak girişlerinde asfalt üzerinde çok nizami şekilde ne yapmanız gerektiği belirtiliyor. Kavşaklarda, nereye dönecekseniz hangi şeritte olmanız gerektiği, gelen araca yol vermeniz gerektiği..vs. Sokaklarda park edebileceğiniz bölgeler bile kesikli çizgilerle belli. Dışına park edemezsiniz, çünkü dışı sarı çizgi olur ve park edilmez anlamına gelir. Yersiniz cezayı 🙂
Mesela bu çift kesikli çizgi “yavaşla ve yol ver” anlamına geliyor. Eğer iki yol bir şekilde kesişiyorsa oraya mutlaka geçiş üstünlüğünü belirten bir şey çizilmiştir…
6- “Box junction” (En sevdiğim)
Bazı kavşak ve sokak girişlerinde sarı X işaretli bölge oluyor. O bölüm üzerinde bekleme yapamıyorsunuz.
Eğer bölgenin üzerinde durup diğer yönden gelen trafiği engellerseniz, direk ceza yersiniz. CCTV’den ceza kesildiği için trafiği engelleyip engellememeniz önemli değil aslında, üzerinde duraklama yaparsanız otomatik cezayı yersiniz.
Hani yeşil ışık yanarken yolun devamı tıkalıysa bile çok zeki arkadaşlar ışıkların olduğu yerde beklemez, sanki geçebilcekmiş gibi önündeki arabayı takip eder ve kavşağın ortasında bekler. Tabi trafik ilerlemez ve kırmızı yanınca öyle sap gibi kavşağın ortasında kalır, diğer yönden gelen arabaları da engeller. Ben ne yapayım önüm tıkalı gidemiyom falan diye el kol yapar… İşte o arkadaş burada böyle tip kavşakta ceza yiyeceği için o hareketi yapmaz.
Türkiye’deki trafik deneyimi
* Türkiye’de ise kağıt üstünde bazı kurallar var. Öte yandan yıllar boyu bu zalim, stresli trafikte kazanılmış haklar, örf ve ananeler var.
Mesela yaya geçitleri Türkiye’de de var. Yollar çok güzel boyanıyor ama eğer bir hata yapıp kurallara uymaya kalkarsanız sonucu şöyle bir video ile özetleyebiliriz:
Zaytung’un attığı başlık da ayrı bir manidar… “medeniyet denemesi faciayla sonuçlandı” 🙂
* Sanki böyle yazılı olmayan trafik kuralları, örf ve adetleri yokmuş, sürücüler kurallara uyuyormuş gibi davranıp bir de problemi daha da karışık hale getiriyorlar. Yazın gittiğimde araba kullanırken bir de baktım ki bazı kavşaklara “adanın içinde dönen araca yol ver” tabelası koymuşlar ! Ama sadece ba(ğ)zı kavşaklara koymuşlar !!!
Onun için tabela olan ve olmayan kavşaklarda yol verecek miyim? Diğer sürücü bana yol verecek mi? Çok büyük bir gizem. Her kavşak yeni bir bulmaca. Bulmacanın çözümü ise adım adım şu şekilde:
(Sonuçta IT ciyiz, bu konuda algoritma yaptım 🙂 )
1- Diğer arabaları bir kesmece.
Hızlı mı geliyo? Duracak gibi mi? Kavşaktaki arabaların markası ney? Pahalı bişi mi? Herhangi bir Jip, BMW veya Mercedes ise yol vermeme ihtimali yüksek.
2- Kavşak hakkındaki bütün dataları toplamaca.
Ortamdaki ana yol hangisi? Kavşağın topografik bilgileri (yokuş vs..)
3- Diğer sürücüleri bir kesmece.
Erkek-Kadın ayrımı yapmaca. Kadın sürücülerin kurallara uyma potansiyeli daha yüksek ama erkek-kadın fark etmeksizin genel olarak sürücülerin bu kuralı bilmeme olasılığı var. Bir de zaten diğer sürücülere yol verme gibi bir kavramın olduğunu bilmek için belli bir seviyeye ulaşılması gerekiyor. Bu o 1-2 saniyelik bakışta anlaşılmaz. Onun için bu algorıtma adımında direk önyargı ve içgüdü devreye giriyor. Diğer sürücünün tipine bakınca küfredesiniz geliyo mu gelmiyo mu? – Artık bu adımları tekrar tekrar yapmaktan sıkıntı geldiği için 3.,4. kavşaktan sonra “durur mu? durmaz mı?” sorusunun yerini küfür alıyor.
4- ilk 3 adımdaki verileri harmanlayıp karar ver !
Bu kavşaklarda yol verecez mi? napacaz? diye Türkiye’deki arkadaşlara sordum ama hiç kimse soruma cevap ver(e)medi. Direkt olarak diğer sürücülerle yaşadıkları tartışmaları anlatmaya başladılar 🙂 Bir tanesini şöyle anlatayım:
Benim arkadaş kavşakta dönerken diğer araç yol vermiyor ve yola çıkıyor. Sonuç olarak korna, cam açmaca falan. Adam bizimkine şöyle diyor.
Diğer sürücü – “Sen şimdi kavşağın içinde olduğun için yol senin diyorsun di mi?”
Bizimki – “ee yani”
Diğer sürücü – “kardeşim, ben de kavşağın içindeyim!”
Bu zekamızı keşke daha faydalı işlerde kullanabilsek ama ne yazıkki böyle harcıyoruz… Bu bir dramdır arkadaşlar…
İngiltere’de ise Türkiye’ye göre görece olarak trafik çok daha rahat. (Mükemmel demiyorum ama karşılaştırma yaparsak çok rahat diyorum)
Aslında sürücülerin kurallara uyması bir yana, insanlar sürücü koltuğuna oturunca insanlıktan çıkmıyor. Bunun bence bir çok nedeni var.
Sanırım ilk olarak eğitim – araba kullanma ve trafik kuralları konusunda. Ehliyet alma aşamasında insanlar gerçekten araba kullanmayı öğreniyor. Ayrıca araba kullanmayı öğrenmek ve pratik sınav bildiğin normal trafik olan yollarda çok ciddi şekilde yapılıyor. (Ehliyet sınavı – Pratik bölüm – İngiltere’deki pratik sınav deneyimimi buradan okuyabilirsiniz)
Türkiye’de şu an nasıl bilmiyorum ama ben 15 sene önce ehliyeti aldığımda araba kullanmayı bir arkadaşım pratik sınavdan bir gün önce (!) öğretti. Pratik sınav trafiğe kapalı alanda yapılıyordu ve arabayı ilk anda iyi kaldırdığım için denetçi araba kullanıyor musun diye sordu, evet arada kullanıyorum dedim. O da tamam o zaman şurdan don dedi ve tüm etabı tamamlamadan kısa yoldan dönüp sınavı bitirdik. Toplam 5 dakika sürmüştür. 6 dakika olmadı yani. Bu şekilde doğru düzgün trafikte araba kullanmayı bilmeden ehliyet aldım ben 🙂
Sonra genel olarak trafik bir şekilde akıyor. Hem yollar, kavşaklar, trafik ışıkları falan trafik yoğunluğu düşünülerek yapılmış, hem de sürücüler kurallara uyduğu için trafik yavaş da olsa akıyor.
Ayrıca kurallara uyulduğu için başka bir bonus ise kimse birbirinin hakkını yemiyor, birbirine sinirlenmiyor. Bu hak yeme konusu başlı başına bir sosyolojik tez konusu aslında. Hesapta herkes müslüman ve hak yemek haram ama sanki trafikte yapılınca bu konuda extra bir muafiyet var gibi. (Gerçi son yıllarda hak yeme günahı genel olarak kaldırıldı sanki ama neyse…)
Trafiği biraz daha görsel anlatmak için bir ara işe gidip geldiğim yolda arabayla giderken trafiği videoya çekeyim. Aslında çok yoğun trafik olan bir cadde üzerinden gidip geliyorum. 2 şerit gidiş, 2 şerit geliş toplam 4 şeritli yol ve arada bariyer yok ! Trafik ışıkları olmayan sokaklara sağa sola dönenler var, ara sokaklardan bu yola girenler var, bir de az da olsa bisikletliler oluyor. Caddede baya yoğun ve aksiyonlu bir trafik var yani. Düşünüçe çok kaos olması gerekiyor ama yok. Ben gidiş-geliş arasında bariyer olmadığını görünce kesin kaza olur bu yolda demiştim ama 2 yıldır gidip geliyorum hiç bir kaza görmedim.
Yazıyı burada tanıştığım bir Türk arkadaşın düşünceleriyle noktalıyım. Düşüncenin verdiği hissiyatı arttırmak için arkadaş hakkında kısa bir kaç bilgi veriyim. Bu arkadaşın Porsche marka bir arabası var, “otobana çıkınca burdan bi yapıştırıyoz, Chester’dan çıkıyoz. Otobanda Chester’a kadar radar yok” diyen, geçen yaz üşenmeden buradan arabayla Türkiye’ye gitmiş bir insan. Evet, İngiltere’den Türkiye’ye arabayla gitmiş. (Bilmeyenler için not: İngiltere – Fransa arasında deniz altından tüp geçit var)
Bu arkadaş, “Ben bir daha İstanbul’da araba kullanmam. Kim nerden çıkıyor belli değil, herkes kafasına göre bir yerlere dönüyor, trafik acayip bir kaos” diyor.