Tatildeyken İngiltere seçimlerini takip ederken baya keyif aldım açıkçası. Rakibinin anketlerde zayıf görünmesini fırsat bilerek durup dururken erken seçim kararı alan muhafazakar partinin istediği olmadı. Hatta eldekinden de oldular, koalisyon hükümeti kurmak zorunda kaldılar 🙂
Theresa May (ki kendisi daha önce Home Secretary olarak göçmen başvurularındaki finansal kriteri ve çeşitli kısıtlamaları getiren kişi), bir sağ parti geleneği olarak daha önce birkaç kez erken seçime gitmeyeceğini belirtmesine karşın erken seçim kararı aldı. Ayrıca İşçi Partisi, İskoçya Ulusal Partisi (SNP) ve Liberal Demokrat Parti’nin (LDP) Brexit sürecini parlamentoda engelleyeceğini, geciktireceğini ve zorlaştıracağını öne sürüyor – Diğer partileri düşman gösterme ve korku politikası (ben bunu bir yerlerden hatırlıyorum) Bana parlementoda büyük çoğunluğu verin sizin için en güzel Brexit anlaşmasını ben yapayım diyor.
Ama nedense parlementoda tartışarak değilde, kapalı kapılar arkasında pazarlıklarla yapacam bu güzel anlaşmayı diyor. Diğer partiler ise parlementoya getir hep beraber yapalım, bu hepimizin geleceği, tek bir parti kafasına göre yapamaz diyor.
Seçime giren partiler ve kısa kısa seçim bildirgeleri:
İngiltere partileri:
Muhafazakâr Parti’nin seçim bildirgesindeki en temel konu Brexit sürecinde ekonomik büyüme ve istikrar. Sloganları: ‘En İyi Brexit Anlaşması İçin’.
* ‘Büyüme ve istikrar’… peh peh peh… nasıl olacak, nasıl yapılacak net hiç bir şey yok… İstikrar derken hiç bir şey değişmeyecek aynen böyle devam edecez demek istiyorlar heralde
İşçi Partisi’nin (Jeremy Corbyn) seçim sloganı ‘Azınlık İçin Değil, Çoğunluk İçin’.
Bildirgesinde ise büyük şirketler ve yüksek gelirli kesime yönelik vergi artışından elde edilecek gelirle, kamusal hizmetlerin arttırılması ve yeni sosyal politikaların hayata geçirilmesine vurgu yapılıyor.
* Zenginden alacaz herkese dağıtacaz diyolar. Resmen Robin Hood :s
Liberal Demokrat Parti, Brexit referandumunun yeniden yapılacağını vaadediyor.
* Nasıl yapacaklarsa… Ama ciddi ciddi tekrar yapcaz diyor adam. İş ciddiye binince şu an bir çok kişi ayrılalım dediğine pişman, Brexit taraftarları seçim kampanyasında yalan söylediler falan diyor…
UKİP’in beyannamesinde öne çıkan vaatler ise şunlar: AB’den ayrılık sürecinin AB’ye hiç para vermeden 2019’a kadar tamamlanması, 5 yıl içinde senelik net göçün sıfırlanması, niteliksiz ve az nitelikli emeğin 5 yıllığına yasaklanması, yabancı yardım bütçesinin ülke içindeki ihtiyaçlar için kullanılması, kamusal alanda yüzü kapatan giysilerin yasaklanması.
* Bildiğin sağ-ırkçı parti işte… Vaatlere bak… he canım he…
Yeşiller Partisi ise Brexit anlaşmasının nihai halinin referanduma götürülmesini ve oylamada AB’de kalma seçeneğinin de olmasını savunuyor. Çevrenin muhafazası için özel bir koruma yasasının çıkartılmasını ve kamu hizmetlerine daha fazla kaynak ayrılmasını isteyen parti, 4 iş günü ve evrensel temel geliri de savunuyor.
* Vaat gibi vaat… 4 iş günü ne güzel bir vaattır ya 🙂
İskoç, Galler ve Kuzey İrlanda partileri:
İskoç Ulusal Partisi Brexit sürecinin sonunda İskoçya bağımsızlık referandumunun yeniden yapılması gerektiğini savunuyor. (İskoçya’da 2014’te yapılan referandumda bağımsızlık yüzde 55 oyla reddedilmişti)
* 2014’te referandumu kaybederken karşı taraf AB’den çıkmak zorunda kalacaz, sonra İngiltere bizi tekrar sokmaz AB’ye falan diye propaganda yaptı. Ayrıca Brexit referandumunda İskoçya %60 kusur oy oranı ile kalalım dedi. Onun için bir nevi haklılar aslında ama ne biliyim garip bir durum. Bu konuda çok bilgim olmadığı için ayrılsın veya ayrılmasın diye bir yorum yapamıyorum.
Kuzey İrlanda – DUP, sağ-ırkçı parti
Kuzey İrlanda – Sinn Fein, eski IRA militanlarının partisi
Galler – Plaid Cymru, emin değilim ama merkez sol eğilimli sanırım
Seçim hakkında
İngiltere’der dar bölge seçim sistemi uygulanıyor. 650 seçim bölgesinde oy oranı ne olursa olsun, en fazla oyu alan aday milletvekili seçiliyor.
Anladığım kadarıyla her ülkede kendi partileri ile seçim yapılıyor ve genel olarak UK parlementosu oluşuyor. Nüfusun büyük çoğunluğu İngilterede olduğu için Birleşik Krallık parlamentosunda İngiltere partileri çoğunluğu alıyor.
Yani İngiltere’de yaşayan biri İskoçya Ulusal Partisine oy veremiyor çünkü burada öyle bir parti yok 🙂 Ama İngiltere partileri büyük partiler olduğu için diğer ülkelerde de aynı isimle parti kurarak seçimlere giriyor. Yani Galler İşçi Partisi diye bir parti var ve ayrı bir genel başkanı var ama bir şekilde Jeremy Corbyn’e bağlı.
Anketler ve kampanya süreci
Erken seçim ilanı sonrası kamuoyu araştırmaları haftalarca, Muhafazakâr Parti’nin seçim yarışında açık ara önde olduğunu göstermişti. Bu fark ilk günlerde, yüzde 20’den fazla gözüküyordu. Ancak İşçi Partisi’nin seçim bildirgesini açıklamasıyla bu tablo değişmeye başladı.
Kampanya süresince Theresa May, Corbyn ve diğer muhalefet liderleriyle televizyonlarda tartışma programlarına katılmayı kabul etmedi. (Bu tartışmam konuşmam olayını da bir yerden hatırlıyorum)
May ve Çorbyn ilk kez Sky News ve Channel 4’un ortak yayınında gazeteci Jeremy Paxman’ın karşısına çıktı. Ancak röportajlar ayrı ayrı yapıldı.
Uzmanlar, eski BBC çalışanı Paxman’ın zor soruları karşısında Corbyn’in May’e göre daha iyi bir performans sergilediği düşünüyor.
* Zor sorular derken gerçek bir gazeteci gibi ikisini de resmen köşeye sıkıştırdı, çok sağlam sorular sordu. Öyle bizdeki gibi karşısında ezilip büzülmeler, aman efendim canım efendim deyip propaganda soruları değil. Türkiye’de olsa, sorduğu ilk sorudan sonra hiç vakit kaybetmeden, dolandırmadan o gazeteciyi direk Zincirlikuyu mezarlığına gömerler.
Theresa May ve muhafazakar parti kendine o kadar güveniyordu ki seçim kampanyaları sırasında sadece Brexit anlaşmalarını çok güzel yapacağız diye vaatte bulundular. Hatta yaşlıların NHS’ten (sağlık sistemi) faydalınırken daha fazla vergi ödemeleri falan gibi saçma bir şey ortaya atıp sonra tepkileri görünce “aslında biz öyle demek istemedik ya, siz konuyu yanlış anladınız” diyip bildirgeden çıkardılar. Seçim bildirgesine vaat olarak geçmişte bir zaman yasaklanan tilki avlama geleneğini mi, ya da öyle şeyin yasağını kaldırcaz diye madde koydular ya… Ey vatandaş! Oyunu bize ver, artık rahat rahat tilki avlayabileceksin!
İşçi partisi ise Brexit işini parlementoda hep beraber halledecez deyip asıl olarak ekonomik konulara yoğunlaştı. Sosyal hizmetlerde ne gibi arttırımlar yapacaklarını, bazı sektörlerde kamulaştırma yapacaklarını söylediler. Ama burada vatandaşa öyle sadece vaat vererek kandıramıyorsunuz, nasıl yapacaksın diye soruyorlar (şaşırtıcı di mi? Politikacıya vaadini nasıl yapacağını sorabiliyorlar). Jeremy Corbyn ise yukarda bahsettiğim gibi Robin Hood tarzı bir yaklaşımla zenginlerin vergisini şu kadar arttıracağız, şu kadar gelir elde edilecek, bunu da şu şekilde harcayacağız diye gayet net hesaplamaları ve verileri açıklıyor.
Neyse, kısaca, böyle bir kampanya dönemi olunca anketlerde çok geride başlayan İşçi partisi yükselmeye, Muhafazakarlar ise düşmeye başladı…
Seçim sonuçları
Seçim sonuçları görüldüğü üzere muhafazakarlar açısından Dimyat-pirinç-bulgur üçgeni oldu… Tek başına iktidarı 8 milletvekili ile kaybettiler, şimdi birileriyle koalisyon yapmak zorundalar.
Bir kaç dönem önce Liberal Demokratlar ile koalisyon yapmışlardı ve koalisyon sonrası Liberaller o kadar dağıttılar ki, bir daha toparlanamadılar. Onun için Muhafazakarlar ile koalisyona kesin hayır diyorlar.
Sinn Fein ve Yeşiller ile koalisyon için anlaşabilmelerine imkan yok. Ayrıca emin değilim ama sanırım Sinn Fein, Birleşik Krallık parlementosuna gelmiyor boykot ediyor.
Bu durumda sadece Kuzey İrlanda’nın sağcı ve ultra muhafazakar partisi DUP tek seçenek olarak kalıyor. Bu noktada ultra-muhafakar konusundan azıcık bahsedeyim. Genel olarak dünyadaki sağcı ve muhafazakar partiler için aslında kürtaj ve LGBT hakları, eşcinsel evlilik falan sıkıntılı konulardır çünkü aslında karşıdırlar ama modern toplumlarda bunun bir karşılığı olmadığı için çoğu sağ-muhafazakar hükümet belirli ölçülerde bu konularda serbestlik tanımıştır.
İngiltere’deki muhafazakar parti şaşırtıcı bir şekilde bu konularda dünyadaki en özgürlükçü muhafazakar parti olabilir. Mesela ilk duyunca çok şaşırmıştım ama İskoç Muhafazakar Parti genel başkanı lezbiyen. Birleşik Krallıkta kürtaj ve eşcinsel evlilik serbest ama Kuzey İrlanda dışında. Çünkü orada DUP iktidarda. Ultra-sağcı oldukları için kürtaj ve eşcinsellik hakkında çok feci görüşleri var. Muhafazakar parti içinden bile bunlarla iş yapılmaz tarzı sesler yükseliyor ve spot ışıkları hemen İskoç başkana dönüyor. Birbirleriyle el sıkışmayı bırak, aynı fotoğraf karesine bile girmezler ama Theresa May’in altında beraber çalışmak zorunda kalacaklar 🙂
Seçim sonuçlarındaki bir diğer önemli nokta ise ufak partilerin iyice ufalması oldu, bir başka deyişle iki büyük parti ufak partileri yuttular…
Seçimler ile ilgili enteresan bilgiler
İlk Şıh kadın milletvekili seçildi.
May, seçim bölgesi Maidenhead’de 249 oy alan Lord Buckethead’e (Lord Kovakafa) karşı yarıştı.
1952’de tahta çıkan Kraliçe İkinci Elizabeth bugüne dek hiçbir seçimde oy kullanmadı. Kraliçe’nin oy kullanmamasının nedeni ise “siyasetin üstünde ve tarafsız” olmayı tercih etmesi.
İngiltere’de yalnızca kamu binalarında değil, oy kullanmaya uygun diğer yerlerde de sandık kurulabiliyor.
Bunların içinde tiyatrolar, publar, spor kulüpleri, kiliseler ve camiler gibi dini binalar, müzeler ve hatta otomobiller yer alıyor. (Otomobiller seçimlerde doğal afet durumlarında ve bir kişinin hastalığı veya engelliliği nedeniyle sandığa erişmesinin mümkün olmaması durumunda kullanılıyor.)
2015 yılında iki kuaför salonunda da sandık kurulmuş.
1992’de yüzde 77,7 olan katılım oranı 2 seçim sonra, 2001 yılında yüzde 59,4’e geriledi. O tarihten beri düzenli olarak yükselerek 2015’te yüzde 66’ya ulaştı