“İlk izlenimler” serisine bankacılık, toplu taşıma ve yemek konusuyla devam ediyorum.
∼∼∼∼∼ Bankacılık sistemi ∼∼∼∼∼
Buradaki bankacılık sistemini kötülemek istemiyorum çünkü benim daha fazla kötülememe gerek yok. Yeteri kadar kötü 🙂 Mesela, öyle Türkiyedeki gibi umarsızca bankaya gidip hesap açtıramıyorsun, çünkü müşteri temsilcileri randevu ile çalışıyor… Evet randevu… Bankaya gidip veya telefonla randevu alıyorsun, sonra o tarihte evraklarınla(!) gidip hesap açtırıyorsun.
Bir de bana garip ve komik gelen çekle ödeme konusu var. Ben çocukken duyardık falanca iflas etmiş çekleri hep karşılıksız çıkmış diye… Ama burada hala çekle ödeme yapılıyor. Her yerde kullanılmıyor ve ödeme 3-4 gün sonra banka hesaplarında hareket görüyor. Eşimin de bir çek defteri var ara sıra kullanıyor, hala alışamadım gördüğüm zaman bi gülesim geliyor.
Banka hesabı açtırayım diye düşünmem ve bankamatik kartımın elime geçmesi arasında yaklaşık 2 ay süre geçti. Bildiğin mevsim değişti lan…
Banka hesabı açma maceramı ayrı bir yazı ile detaylı anlatacağım çünkü bankacılık sistemi bu ülkeye yeni gelmiş ve finans sisteminde kaydı olmayan yabancılar için ayrı bi güzel, ayrı bi fantastik… (o yazıyı yazınca da ahanda buraya linkini koyacağım)
(Edit: linki koydum… dediğimi yaparım… ama geç yaparım, hemen olmaz…)
∼∼∼∼∼ Ulaşım / Toplu taşımacılık ∼∼∼∼∼
Ulaşım konusunda çok iyiler, ama genel olarak biraz pahalı. Şehir içinde tramway, otobüs için günlük sınırsız bilet alabiliyorsunuz ve eğer işe falan gidip geliyorsanız sanırım aylık abonman biletler makul olabilir.
Türkiyedeki gibi tramvay durağına turkinelerden geçip girmiyorsun, tramvaya binerken kimse bilet falan sormuyor. Tramvay durağındaki otomatlardan biletini alıyosun. Ayda yılda bir kere tramvaya bir görevli biniyor, biletleri kontrol ediyor. Tramvaya bir çok kez bindim, bilet kontrolüne iki kere denk geldim. Onlarda da biletsiz binen çıkmadı hiç… Biletsiz binmenin cezası nedir bilmiyorum…
Şehir dışı trenler için önceden bilet alırsanız biraz daha ucuza geliyor (uçak gibi). Türkiyedeki gibi bütün trenler tek elden işletilmiyor, değişik rotalarda çalışan bir çok tren şirketi var. Türkiyede daha önce görmediğim bir uygulama da günlük açık bilet uygulaması. Normal bilet fiyatından azcık daha fazla ödeyerek bileti “anytime” yaparsan seçtiğin rotada o gün içinde gitmek kaydıyla istediğin saatteki trene binebiliyorsun. Eğer aktarma yapıyorsan çok faydalı… Bir treni kaçırdıysan, yarım saat sonrakine veya o taraflara giden başka bir trene binebiliyosun… Bilet kontrolünü bu trenlerde gayet nizami şekilde yapıyorlar…
∼∼∼∼∼ Yemek ∼∼∼∼∼
Fish ‘n chips – Balık ve patates kızartması. Aslında baya basit, balığı una bulayıp yağda kızartıyolar ve yanında bolca patates kızartması. Patatesler biraz irice doğranmış oluyo… Anne stayla
Ben Eskişehir’de doğup büyüdüm, şu yaşıma kadar balıkla aram olmadı hiç. Birisi gelip hadi gel balık yiyelim demese veya yemekhanede falan balık çıkmasa, benim aklıma balık yemek gelmez. Balıkları akvaryumda yaşayan süs hayvanları olarak gördüm hep. Ama burada bu fish and chips olayını baya sevdim. Çıtır çıtır güzel gidiyo…
Pazar rostosu – Büyük bir parça eti uzun sure yavaşça fırınlayıp yanında haşlanmış sebze, yorkshire puding ve gravy sos ile servis edilen yemek. Yorkshire puding, bizim akıtma diyebileceğimiz kabarık ama ortası çökük yuvarlak bir hamur (Ekmek niyetine). Puding deyince bizim aklımıza tatlı puding geliyo tabi ama burda çok alakasız yiyeceklere puding diyolar, ortak noktasını henüz çözemedim 🙂 Pazar ismi ise fırında uzun sure piştiği için genelde Pazar günleri yapıldığından geliyor.
English breakfast – İngiliz kahvaltisi….
Adinda İngiliz geçen en ünlü yemekleri kahvaltı… Resimde gördüğünüz gibi yumurta, patates (kızartma veya resimdeki üçgen şey), bacon (domuz pastırması), kuru fasülye (daha küçük ve içindeki sos/ketçaptan dolayı şekerli gibi), sosis, black puding (domuz sosis/salam gibi bişi), mantar (bildiğin kültür mantarı) ve kızarmış ekmekten oluşuyor.
Tost / tostie – Burada tost bildiğin ekmek kızartmasına deniyor. Bir yerde tost dersen kızarmiş ekmek ve tereyağ verirler. Bizim bildigimiz tosta burada tostie deniyor. Çok geniş bi tostie anlayışı var, sadece peynir ve sucuk/salam değil içine çesit çesit şeyler koyuyorlar – Ayvalık tostie 🙂
* Patates kızartmasına chips deniyor (fries veya french fries demiyorlar). Bizim cipse (Ruffles, Pringles falan) crisp diyorlar.
* İngilizler, kendi yemek kültürleri olmadığı için dünya mutfağını benimsemişler. Hint, Çin, İtalyan, Meksika… damak zevkinize göre her türlü şeyi buluyorsun. Türkiyede dünya mutfağı yaygın olmadığı için çoğu yemeği ilk defa deniyorum. Şimdiye kadar denediklerim arasında genel olarak Çin yemeklerini pek sevmedim ama Hint yemekleri güzel.
* Dediğim gibi her türlü yemek var ama kebap konusu biraz sıkıntılı. Türk restoranı çok yok, internetten birkaç tane ünlü yer buldum ama yaşadığımız yere uzak. Henüz Türk restoranına gitmedim. Onun dışında kebap sektörü sanırım genel olarak Arapların elinde. Irak – Suriye mutfağındaki kebaplar biraz daha değişik.
* Bir de fast food tarzında içinde max. 1-2 tane masa olan genelde paket servis çalışan bir sürü dükkan var. Bunlarda hamburger, pizza, döner falan oluyo… Bir gün gaza geldim döner yedim ama çok tırttı.
Yemek konusunda daha söylenecek çok şey var ama şimdilik burada bırakıyorum.
Çay – Çaya süt koyuyorlar. Kulağa çok acaip geliyor ama güzel bi şeymiş, ben baya alıştım. Artık sürekli sütlü çay içiyorum…